Obstrüktif Uyku Apne Sendromlu Hastalarda Olası Aspirin Direnci
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Özgün Makale
P: 163-167
Haziran 2023

Obstrüktif Uyku Apne Sendromlu Hastalarda Olası Aspirin Direnci

J Turk Sleep Med 2023;10(2):163-167
1. Adnan Menderes University Faculty of Medicine, Department of Neurology, Aydın, Turkey
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 05.05.2023
Kabul Tarihi: 17.05.2023
Yayın Tarihi: 29.05.2023
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Obstrüktif uyku apne sendromu (OSAS) toplumda oldukça yaygın görülmektedir ve istenmeyen pek çok kardiyo-serebrovasküler sonlanımla ilişkisi iyi tanımlanmıştır. Aspirin, tanımlanan komplikasyonların pek çoğunda primer ya da sekonder profilaksi olarak önerilmektedir ancak hastaların %20’sinden fazlasında yeterli tedavi uyumuna rağmen aspirin direnci ile karşılaşılmaktadır ve bu durum süregelen vasküler riski beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada amaç, aspirin kullanımı olmayan ağır OSAS olgularında olası aspirin direncini araştırmaktır.

Gereç ve Yöntem:

Ağır OSAS tanılı 30 hasta ve yaşça eşlenmiş 30 kontrol çalışmaya dahil edildi. Hastalar ve kontrollerin sabah ilk idrar numuneleri 11-dehidrotromboksan B2 düzeyleri (11-DHTBXB2) çalışılmak üzere toplandı. Biyokimyasal analiz sonrası iki grubun idrar 11-DHTBXB2 düzeyleri karşılaştırıldı. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

Bulgular:

OSAS grubunda ortalama idrar 11-DHTBXB2 düzeyi 26,7 pg/dL iken, kontrol grubunda bu değer 12,7 pg/dL saptandı (p=0,005). Hastalarda üriner 11-DHTBXB2 atılımı, dolayısı ile aspirin direnci kontrollere göre anlamlı ölçüde yüksekti ve bu fark cinsiyet, yaş ve vücut-kitle indeksi gibi değişkenlerden bağımsızdı.

Sonuç:

Bulgularımız, OSAS hastalarında üriner 11-DHTBXB2 atılımı ve dolayısı ile aspirin direncinin kontrollere göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. OSAS hastalarında aspirin direncini; başka bir deyişle primer veya sekonder profilakside tercih edilen ilk sıra antiagregan ilaca karşı potansiyel yanıtsızlığı öngörmek önemlidir. Zira bu öngörü, halihazırda yüksek vasküler risk taşıyan bu grup hastalarda tedavi planını şekillendirebilir.