ÖZET
Adölesan dönem; birçok fizyolojik, sosyal ve psikolojik değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Bu dönemde adölesanların uyku süresinde ve zamanlamasında bazı farklılıklar oluşur. Hafta boyunca uyku süresi ve zamanlaması ile ilişkili bir durum olarak bilinen sosyal jetlag, sosyal saat ile sirkadiyen saat arasındaki uyuşmazlığı tanımlar. Sosyal jetlag adölesanlarda kardiyovasküler ve metabolik problemlere, obeziteye ve davranış sorunlarına neden olur. Fakat yalnızca fiziksel sağlığı değil aynı zamanda ruh sağlığını da olumsuz etkiler. Bu bilgiler doğrultusunda bu derlemenin amacı, literatür ışığında adölesanlarda sosyal jetlag'ın ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya koymak ve yönetiminde sağlık profesyonellerinin rolünü tartışmaktır. Bu kapsamda içerik sirkadiyen ritim, kronotip, sosyal jetlag, adölesanlar ve sosyal jetlag, sosyal jetlag ve adölesan ruh sağlığı, sosyal jetlag'ın yönetiminde hemşirenin rolü başlıkları altında sunulmuştur. Bu derleme sosyal jetlag'ın anksiyete, depresyon, sigara ve alkol bağımlılığı, saldırganlık, yaşam kalitesi ve menstrüel semptomlar üzerinde adölesanların ruh sağlığını etkilediğini ve konuyla ilgili literatür bilgisinin sınırlı olduğunu ortaya koymuştur.
Giriş
Sosyal jetlag (SJL) kavramının açıklanabilmesi için öncelikli olarak günlük hayatımızı yöneten sağlayan saatlerin bilinmesi gerekir (1,2). Günlük hayatımızı yöneten saatlerden biri güneş saatidir. Güneş saati Dünya’nın kendisinin ve Güneş’in etrafında dönüşünü tanımlar (2). Günlük hayatımızı yöneten ikinci saat ise sirkadiyen saat, daha çok bilinen ismiyle biyolojik saattir (1,2). Sirkadiyen saat; vücudun fizyolojik faaliyetlerini (metabolik işlevler, nörotransmitter salgılanması (3), hormon salgılanması, kalp atışının sağlanması, vücut ısısının ayarlanması, kasların hareketinin yönetilmesi (4) ve uyku zamanlamasını ayarlayan (2,5,6), sirkadiyen ritim ve kronotip ile ilişkili olan saattir (1,7). Günlük hayatımızı yöneten son saat sosyal saattir (1,2). Sosyal saat sosyal faaliyetlerimizi içeren saattir (8,9). Bu zaman dilimi içerisinde gerçekleştirdiğimiz sosyal faaliyetler; diğer insanlarla sosyal ilişkiler kurma ve okula/işe gitme, alışveriş yapma, seyahat etme gibi gündelik işlerimizi kapsar (2,8,10).
SJL, sirkadiyen saat ile sosyal saat arasındaki dengenin bozulması ile ortaya çıkan bir durumdur (5,7,11-13). Çünkü sirkadiyen saatin oluşturmak istediği ritim sosyal saatin gereklilikleri nedeniyle oluşturulamamaktadır. Sosyal saatin gerekliliği olan sosyal sorumluluklar sirkadiyen saatin belirlediği uyku uyanıklık döngüsünü etkiler. Kişiler sosyal saatin isteklerini yerine getirebilmek için sirkadiyen saatin isteklerine çalar saat kurma (5-7), gün içinde uyarıcı madde alma gibi girişimlerle müdahale ederler (14). SJL sirkadiyen saatin isteklerinin sosyal saat nedeniyle yok sayıldığı ve uyku problemlerine neden olan durumu temsil eden bir kavramdır (5,6).
SJL kronik bir tablodur ve toplumun önemli bir bölümünü ilgilendirmektedir (5). Özellikle çalışma saatleri ile sirkadiyen saatleri uyumlu olmayan meslek çalışanları (örneğin; vardiyalı çalışanlar, hemşireler) SJL açısından risk altında olan savunmasız gruplardır (6,7). SJL açısından risk teşkil eden bir diğer grup ise adölesanlardır (2-6) ve bu durum birçok alanda onların sağlığını etkilemektedir (15,16). SJL’nin adölesanlarda endokrin, kardiyovasküler ve davranışsal problemlere (17), şiddetli menstrüel semptomlara (18), düşük akademik performansa (19-21), anksiyeteye (22), kadın ergenlerde depresif semptomlara (23) neden olduğu belirtilmiştir. Adölesanlarda SJL’nin neden olduğu olumsuz sonuçlar bu grupta SJL’nin değerlendirilmesi ve yönetilmesi gerektiğini işaret etmektedir.
Ergenlik bir dizi temel fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişikliklerle ilişkili olan geçiş dönemidir (24). Bu değişiklikler adölesanların uyku zamanlamasında farklılıklar yaratır (25). Bu durum onların fiziksel ve ruhsal sağlıklarını olumsuz etkiler (13,15,22). Toplumun geleceğini fiziksel, sosyal ve ruhsal ihtiyaçları karşılanmış adölesanların belirleyeceği göz önünde bulundurulduğunda adölesan sağlığı için risk oluşturan durumları saptamak, adölesanların ruh sağlığını korumak ve sürdürmek için gereklidir (26,27). Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yayımladığı güncel adölesan sağlığı raporu da literatürü destekler nitelikte olup adölesan sağlığının önemine vurgu yapmıştır (28).
Uluslararası kuruluşların adölesan ruh sağlığı üzerindeki hassasiyeti (26,28) ve SJL’nin adölesan ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri dikkate alındığında (15,16,22,29) SJL ve adölesan ruh sağlığı arasındaki ilişki, üzerinde önemle durulması gereken bir konu haline gelmektedir. Ancak konuyla ilgili literatür incelendiğinde özellikle Türkiye’deki yayın sayısının sınırlı olduğu dikkat çekmektedir (9,15,29-31). Bu kapsamda bu derlemenin ortaya koyduğu içeriğin literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Tüm bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda bu çalışmanın araştırma sorusu; “SJL’nin adölesan ruh sağlığı üzerinde etkileri nelerdir?” şeklinde oluşturulmuştur. Bu araştırma sorusu kapsamında araştırmanın amacı; SJL’nin adölesan ruh sağlığı üzerindeki etkisini belirlemek ve hemşirenin bu alandaki sorumluluklarını literatür bilgisi doğrultusunda incelemektir. Bu amaç doğrultusunda Şubat 2021-Haziran 2021 tarihleri arasında çeşitli veri tabanları taranmış (PubMed, EBSCOhost, Google Scholar, Wiley Online Library, ScienceDirect, ProQuest), gri literatür (kitaplar) incelenmiştir. Taramalar sırasında Türkçe olarak “SJL, ruh sağlığı, adölesan ve uyku” ve İngilizce olarak “social jetlag, mental health, adolescence ve sleep” anahtar kelimeleri kullanılmıştır. Bu kapsamda derleme sirkadiyen ritim, kronotip, SJL, adölesanlar ve SJL, SJL ve adölesan ruh sağlığı, SJL’nin yönetiminde hemşirenin rolü başlıklarından oluşmuştur.
Sirkadiyen Ritim
SJL’nin anlaşılabilmesi için sirkadiyen ritime ilişkin bilgi edinilmesi önemlidir. Sirkadiyen ritim 24 saatlik bir zaman diliminde (32), biyolojik ve davranışsal süreçlerin dış çevreyle senkronizasyonun sağlandığı durumu ifade eder (33). Sirkadiyen saatin bir parçası olan sirkadiyen ritim, içsel (genetik) ve dışsal (sosyal programlar, ortam ışığı, uyku uyanıklık döngüsü) faktörlerden etkilenir (13,34). Uyku ve uyanıklık döngüsünü etkileyen meridyenler arası uçuşlar, vardiyalı çalışma, geceleri ışığa maruz kalma gibi durumlar sirkadiyen ritimin senkronizasyonunun bozulmasına yol açar (32,35). Bu bağlamda SJL; uyku ve uyanıklık dengesini bozarak sirkadiyen ritimin yanlış hizalanmasına neden olan bir tablodur (14).
Kronotip
SJL’nin anlaşılabilmesi için bilinmesi gereken bir diğer kavram kronotiptir. Sirkadiyen fenotip olan kronotip (30), SJL’nin etkisini belirleyen önemli bir bileşendir (8). Kronotip bir bireyin sirkadiyen saatinin 24 saatlik bir güne senkronize olma durumu ifade eder (1,36). Bireylerin uyuma ve uyanma zamanlarına göre belirlenir (1,8). Kronotip, genetik ve çevresel faktörlere, yaşa, cinsiyete göre farklılık gösterir (36-38). Erken tip ve geç tip olmak üzere iki farklı kronotip bulunmaktadır (1).
Erken tipler erken uyuyup erken kalkanları tanımlarken, geç tipler ise geç uyuyup geç kalkanları tanımlar (1,9). Kronotip yaşam boyunca değişir (37). Çocuklar genellikle erken kronotipli olmasına rağmen gelişimleriyle beraber aşamalı olarak kronotipleri geç kronotipe doğru kayar, 20’li yaşlarda gecikmeler maksimum seviyeye ulaşır daha sonra yaş yükseldikçe erken kronotipe geçiş olur (37). Geç kronotipli bireylerde daha yüksek seviye SJL yaşandığı bilinmektedir (39).
SJL
Sirkadiyen saat ile sosyal saat arasındaki uyuşmazlığı tanımlayan SJL (2,5,6,17); ismini ülkeler arası uçuş seyahatleri nedeniyle sirkadiyen ritimin kısa süreli senkronizasyonun bozulmasına neden olan jetlag durumuna benzerliğinden alır (5,8,40). Hafta içindeki ve hafta sonundaki uyuma ve uyanma zamanlarındaki farklılıklar bireylerde jetlag etkisi yaratır (5). Fakat seyahat kaynaklı jetlag durumu geçici olmasına rağmen SJL kronik bir durumdur (6). Bir nevi sirkadiyen ritimin kontrol ettiği uyku düzeninin dışındaki zamanlarda uyumak olarak ifade edilebilir (6). Bu yanlış hizalama nedeniyle hafta içi oluşan uyku ihtiyacını bireyler hafta sonunda daha fazla uyuyarak telafi ederler (6). Bu durum SJL gelişimine neden olur. Toplumun %73’ünün SJL yaşadığı belirtilmektedir (6,8). Ancak SJL’nin epidemiyolojisine ilişkin veriler değerlendirilirken bu konuya ilişkin çalışmaların henüz sınırlı olduğu unutulmamalıdır.
Uyku ile ilgili yapılan çalışmalarda, günümüze kadar olan süre zarfında, genellikle uyku süresi ve kalitesi üzerinde durulmuştur (41-43). Bu çalışmalarda uyku zamanlaması ve bu zamanlamaya ilişkin tutarlılık (düzenli olarak uyuma ve uyanma zamanı) değerlendirmesi sınırlı kalmıştır (44,45). SJL'de uyku zamanlaması ile ilişkili bir kavram olması nedeniyle bu konuya ilişkin akademik çalışmalar yetersizdir (2,6,31). SJL açısından riskli gruplar arasında yer alan adölesanlar da bu durumdan etkilenmiş ve adölesanlarda SJL değerlendirmelerini ortaya koyan çalışmalar nicel anlamda sınırlı kalmıştır (9,13,20,22,30). Bu bilgiler ışığında literatüre katkı sağlaması amacılığıyla örneklemini adölesanların oluşturduğu SJL temalı akademik çalışmaların planlanması gerektiği söylenebilir.
Adölesanlar ve SJL
DSÖ’ye göre ergenlik ve genç yetişkinlik dönemi, 10 ile 24 yaş arasında olan bireyleri kapsayan dönemdir (26). Bu dönemde yeterli uyku büyümeyi ve gelişmeyi sağlayan önemli bir unsurdur (46). Ayrıca fiziksel ve ruhsal sağlığın korunmasında ve yaşam kalitesinin sürdürülmesinde önemli bir yapı taşıdır (47).
Ergenlik döneminde bireyde birtakım değişiklikler meydana gelir (48). Bu değişikliklere paralel olarak uyku biyolojisinin ve uyku düzeninin farklılaşmaya başladığı görülür (46). Biyolojik (sirkadiyen zamanlama ve homeostotik uyku-uyanma sistemi) ve çevresel kaynaklı bu farklılaşmalar uykuya başlama zamanlarındaki gecikmeyle kendini gösterir (49-51). Geceleri daha geç yatan, sosyal programları nedeniyle (örneğin; okula/kursa gitmek) de sabahları erken uyanan ergenlerin ortalama uyku süreleri kısalır (6,22). Uyku zamanlamasındaki bu düzensizlikler uyku problemlerini beraberinde getirir (46). Yanı sıra adölesanların geç kronotipe eğilimli olması (5,7,8), yatmadan önce uzun süreli bilgisayar/telefon kullanımı (29,31,52-55) da benzer şekilde uyku problemlerini tetikler. Uyku uyanıklık döngüsünü olumsuz etkileyen tüm bu risk faktörleri aynı zamanda SJL’ye zemin hazırlar (31,56). Literatürde adölesanların 2 saat ve üzeri SJL yaşadıklarının belirtilmesi bu bilgiyi destekler niteliktedir (13,16,29).
SJL adölesanların sağlığını fiziksel, ruhsal, davranışsal ve bilişsel alanlarda etkilemektedir (29). Ayrıca adölesanların yaşam kalitesini düşüren bir durum olarak bilinir (21). SJL’nin adölesan sağlığına yönelik etkileri göz önünde bulundurulduğunda SJL’nin değerlendirilmesinin gerektiği düşünülür. Fakat adölesanlarda SJL’yi değerlendiren çalışmaların yetersizliği göze çarpmaktadır.
SJL ve Adölesan Ruh Sağlığı
Adölesanlarda SJL; kardiyovasküler ve metabolik risklere (17,57-59), obeziteye (60), davranışsal sorunlara (17,61) ve yetişkinliğe kadar uzanan birçok probleme neden olmaktadır (62). Ancak SJL adölesanlarda yalnızca fiziksel sağlığı değil aynı zamanda ruhsal sağlığı da etkileyen bir faktördür (5,9,15,31). Buna karşın literatürde SJL’nin adölesan ruh sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmalar sınırlıdır (15,22,23,29). Oysa ulusal ve uluslararası kuruluşlar adölesan ruh sağlığını korumanın ve yükseltmenin önemine vurgu yapmıştır (28,63,64). Bu nedenle adölesan ruh sağlığını olumsuz etkileyen bir faktör olan SJL’nin bilinmesi ve adölesan ruh sağlığı üzerinde oluşturduğu etkilerin tanımlanması önemlidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki adölesanların pek çok yönden sağlıklı bir yaşam sürmesi yetişkinlik dönemini de olumlu yönde etkileyebilecek bir güçtedir.
Bu bilgiler ışığında bu bölümde SJL’nin adölesan ruh sağlığı üzerindeki etkileri literatür bilgisi kapsamında gruplandırılarak incelenmiştir. İnceleme sonucunda SJL’nin aşağıda detayları verilen ruhsal yapılar ile ilişkili olduğu görülmüştür. Bunlar;
Anksiyete; anksiyete, dünya genelinde 15-19 yaş arası adölesanlar için dokuzuncu sırada, 10-14 yaş arası adölesanlar için ise altıncı sırada gelen hastalık ve sakatlık nedenidir (63). Bu durumda anksiyete için risk oluşturan durumları tanımlamak adölesan ruh sağlığının korunması için gereklidir. Anskiyete ve SJL arasındaki ilişkiyi belirleyici sınırlı çalışma bulunmaktadır. Mathew ve ark.’nın (22) yaptığı bir çalışmada yüksek SJL seviyesinin adölesanlarda anksiyeteye neden olduğu görülmüştür. Bazı çalışmalarda ise SJL ve anksiyete arasında ilişki bulunamamıştır (35,65,66). SJL ve anksiyete ilişkisini inceleyen çalışma sonuçlarının farklılığı literatürün sınırlılığı ile açıklanabilir.
Depresyon; depresyon küresel anlamda adölesanlarda hastalık ve sakatlık oluşturan nedenlerin başında gelir ve daha da kötüsü intihara neden olan bir durumdur (63). Bu nedenle adölesanlardaki depresyonu tetikleyen durumları önceden belirlemek hayati önem taşır. Birçok çalışmada SJL ile depresyon arasında pozitif ilişki olduğu ve SJL’nin depresyona neden olabilecek risk faktörlerinden biri olduğu belirtilmiştir (12,30,35,67,68). Borisenkov ve ark. (11) ile Mathew ve ark.’nın (23) yaptığı bir çalışmada ise SJL’nin kadın adölesanlarda depresyona neden olduğu sonucuna varılmıştır. Bu çalışma sonuçları SJL’nin cinsiyet faktörü ile ilişkili olabileceğini ortaya koymaktadır. Borisenkov ve ark. (11) ayrıca güneş ışığının değişmesine bağlı olarak kış mevsiminin ve yüksek enlemin SJL ve depresif belirtilere neden olduğunu saptamıştır.
Sigara ve alkol bağımlılığı; ergenlik dönemi sigara içiminin daha olası olduğu bir dönemdir (5). SJL’nin adölesanlarda sigara ve alkol kullanımı artırdığı görülmüştür (39). Wittmann ve ark.’nın, (5) yaptığı çalışmada yüksek seviyede SJL yaşayan adölesanlarda sigara içme olasılığının fazla olduğu bildirmiştir. Bu riskten dolayı adölesanların bağımlılık konusunda dikkatle izlenmesi ve risk faktörlerinden biri olan SJL’nin yönetilmesi önemlidir.
Saldırganlık; adölesanlarda yaşanılan davranış bozuklukları onların eğitimlerini aksatmalarına ve suça karışmalarına neden olabilir (63). SJL adölesanlarda davranış problemleriyle (56), özellikle adölesanlarda fiziksel saldırganlık davranışı ile ilişikli olduğu bulunmuştur (61). Bu nedenle adölesanlarda davranış sorunlarına neden olabilecek durumları saptamak onların gelişimini destekleyebilecek yaşam koşullarının oluşabilmesi için gereklidir.
Yaşam kalitesi; ruh sağlığının temeli yaşam kalitesidir (27). Adölesanlarda SJL seviyesi arttıkça yaşam kalitesinin düştüğü belirtilmiştir (21). Bu nedenle SJL’nin belli aralıklarla değerlendirilmesi ruh sağlığını yükseltmek için etkili bir adım olabilir.
Menstrüel semptomlar; adölesanlarda görülen menstrüel semptomlar çeşitli fiziksel ve ruhsal durumlardan ve sağlıkla ilgili yaşam tarzlarından etkilenir (69). SJL’nin adölesanlarda menstrüel stresi, menstrüel ağrıyı, ödemi artırdığı, davranış değişimlerine neden olduğu belirtilmiştir. Ancak konsantrasyon ve negatif duygulanım ile SJL arasında bir ilişki olmadığı görülmüştür (18). SJL ile menstrüel semptomları araştıran tek bir çalışmaya ulaşılmıştır. Kadınları önemli ölçüde etkileyen bu duruma ilişkin sınırlı kaynağın olması bu konuyla ilgili çalışmaların planlanması öncü bir işaret niteliğindedir.
Özetle; sınırlı sayıda çalışmaların ortaya koyduğu sonuçlar ile SJL’nin pek çok alanda adölesan ruh sağlığını etkilediğini ve onların yaşamını güçleştirdiğini söylemek mümkündür. Adölesanların bu dönemde yaşadığı ruhsal problemlerin onların yetişkinlik dönemini etkilediği (27) bilgisi doğrultusunda SJL’nin adölesan ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin farklı çalışmalar ile ortaya konulması, SJL’nin, bu belirtilerin tanılanması ve yönetilmesi, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
SJL’nin Yönetimde Hemşirenin Rolü
Uyku, adölesan sağlığı ve bedensel süreçlerinin gelişimi için önemli ve gereklidir (70). Fakat yönetilemeyen uyku problemleri (56) ve uyku hijyenin sağlanmasına ilişkin yaşanan sınırlılıklar (29) adölesanların sağlığını olumsuz etkilemektedir. Uyku ile ilişkili bu problemler ve sınırlılıklar SJL riskini beraberinde getirmektedir. Bu riskin ortaya koyacağı sonuçlar fiziksel ve ruhsal sorunlar bu konunun üzerinde özenle durulması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Adölesan ruh sağlığının korunması, geliştirilmesi ve sürdürülmesinde önemli role sahip olan hemşireler (71) SJL ve ilişkili problemlerin çözümünde kilit noktadadır.
SJL’ye ilişkin problemlerin yönetim sürecinde hemşirelerin yapabileceği ilk şey; SJL farkındalığı kazanmaktır. Bu kapsamda öncelikli olarak hemşirelerin SJL ve sağlık üzerindeki olumsuz etkileri hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları gerekir. Böylelikle hemşireler adölesanlardaki SJL’yi tanılama, izleme, değerlendirme ve ilgili girişimleri planlanma konusunda etkili adımları atabilir (71,72). Tanılama sürecinde SJL’yi dolayısıyla SJL için risk faktörü niteliği taşıyan ve adölesanların uyku örüntülerini etkileyen çevresel (uyunan ortam, teknolojik cihazlar vs.), fiziksel (obezite vs.) ve psikolojik (stres, ilaç kullanımı vs.) faktörleri dikkatle değerlendirmelidir (29,73). Bu değerlendirmeler sırasında konuyla ilgili ölçek kullanımı hemşirelere katkı sağlayabilir. Ayrıca hemşirelerin adölesanların uyku örüntülerinin izlemini ve takibini yapması önemlidir.
Hemşire adölesanlardaki SJL’yi tanıladıktan (74) sonra adölesanların uyku alışkanlıklarını iyileştirecek girişimlerde bulunmalıdır (29,75). Bu kapsamda SJL’ye ilişkin problemlerin yönetim sürecinde hemşirelerin yapabileceği bir diğer şey; SJL’yi azaltacak stratejiler geliştirmektir (30). Bu bağlamda hemşireler adölesanları sağlıklı uyku alışkanlıkları konusunda desteklemelidirler (71). Ayrıca ruh sağlığını koruma ve geliştirmedeki eğitici rollerini kullanılarak (71) yalnızca adölesanlara değil ailelerine de uykunun önemi (56), uyku zamanlamasının hafta boyunca korunması ve programlanması konusunda eğitim ve danışmanlık hizmeti vermelidir (12,22,32,56,74). Özellikle adölesanlarla bir arada olma konusunda daha avantajlı konumda olan okulda görevli hemşirelere büyük sorumluluklar düştüğü söylenebilir. Yanı sıra aileleri güçlendirmek adına hemşireler tarafından yönetilen toplum eğitimlerinin içeriği SJL kavramı ile zenginleştirebilir. Böylelikle hemşireler, adölesanları SJL’nin yıkıcı etkisinden koruyabilir ve onların sağlıklı uyku alışkanlıkları kazanmalarını sağlayabilir.
Son olarak; SJL’yi ve adölesan sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmaların nicel yetersizliği sebebiyle SJL’nin yönetimi konusunda etkili adımların planlanmasında sınırlılık yaşanabilir. Konu hemşirelik bakış açısıyla değerlendirildiğinde ise literatürdeki boşluğun daha büyük olduğu göze çarpmaktadır. Oysa, ülkemizde yönetmelik kapsamında hemşirelere adölesanların uyku yönetimine ilişkin önemli sorumluluklar düşmektedir (71). Bu kapsamda adölesanların uyku sağlığına dolasıyla ruh sağlığına ilişkin girişimleri planlamanın bir tercih değil gereklilik olduğunu söylenebilir. Ancak hemşireleri bu konuda güçlendirmek ve planlayacakları girişimlerde onlara kanıt temelli bilgi sunabilmek için daha fazla araştırma makalesine ihtiyaç olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu bağlamda özellikle akademisyen hemşirelerin SJL ve adölesan ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya koyan, hemşirelere bu kapsamda kaynak desteği sunan araştırmaların planlanması önemli bir ihtiyaçtır.
Sonuç
SJL’nin adölesan ruh sağlığı üzerindeki etkilerini inceleyen bu derleme çalışma; SJL’nin adölesan ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymuştur. SJL’nin anksiyete, depresyon, sigara ve alkol bağımlılığı, saldırganlık, yaşam kalitesi ve menstrüel semptomlar ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Ancak çalışmalarının tamamına yakının araştırma deseni ilişki arayıcı niteliktedir. Bu kapsamda kanıt düzeyini yükseltmek için gelecekte farklı araştırma desenleri (prospektif kohort, randomize kontrollü çalışma) kullanılması önerilmektedir. Bununla birlikte literatürün SJL ve ruh sağlığı değişkenleri konusunda sınırlı kaldığı, özellikle hemşirelik araştırmalarının nicel yetersizlik gösterdiği bu derleme çalışmasının ortaya koyduğu bir diğer sonuçtur. Bu durum gerekli hemşirelik girişimlerinin planlanmasında güçlüklerin yaşanmasına sebep olabilir. Hemşireleri SJL’nin önlenmesi, tanılanması, değerlendirilmesi ve yönetilmesi konusunda destekleyebilmek için sonucu bu alanlarda hemşirelere rehberlik edecek çalışmaların planlanması önemli bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
Etik
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu ve editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Konsept: H.Ç., E.U., Dizayn: H.Ç., E.U., Analiz veya Yorumlama: H.Ç., E.U., Literatür Arama: H.Ç., E.U., Yazan: H.Ç., E.U.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.