Eritrosit Dağılım Genişliği, Ortalama Trombosit Hacmi ve Trombosit Dağılım Aralığı Parametrelerinin Obstrüktif Uyku Apne Sendromlu Hastalarda Hastalık Ağırlığı ile İlişkisi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
P: 39-42
Haziran 2016

Eritrosit Dağılım Genişliği, Ortalama Trombosit Hacmi ve Trombosit Dağılım Aralığı Parametrelerinin Obstrüktif Uyku Apne Sendromlu Hastalarda Hastalık Ağırlığı ile İlişkisi

J Turk Sleep Med 2016;3(2):39-42
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 27.04.2016
Kabul Tarihi: 26.09.2016
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç

Obstrüktif uyku apne sendromlu (OUAS) hastalarda, hastalık ağırlığı ile kırmızı kan hücreleri dağılım genişliği (KHDG), trombosit dağılım aralığı (TDA) ve ortalama trombosit hacmi (OTH) parametreleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi; hastalık tedavisi, takibi ve komplikasyonlar açısından (tromboembolik olay ve kardiyovasküler hastalıklar açısından) erken önlem alabilmek için bu biyobelirteçlerden yararlanılması planlandı.

Gereç ve Yöntem

Çalışmamız, retrospektif ve kesitsel bir çalışma olup, polisomnografi (PSG) yapılan hasta kayıtlarından yararlanılması planlandı. PSG ile OUAS tanısı alan hastalardan, hastalık ağırlığı hafif [solunum bozukluğu indeksi (RDİ): 5-14,9] olan 108, orta (RDİ: 15-30) olan 69 ve ağır (RDİ: >30) olan 66 hasta, PSG’de RDİ <5 olan 117 hastanın da kontrol grubu olarak alınması planlandı. Yaş aralığı 18-78 arasıydı. Çalışmaya dahil edilen hastalarda, müracaatları esnasında rutin olarak istenen kan sayımı sonuçlarından KHDG, OTH ve TDA parametrelerine bakılması planlandı.

Bulgular

Çalışmaya 360 hasta alındı, %74,2’si erkekti, yaş ortalaması 46,5 olarak bulundu. Hastalarda ortalama O2 satürasyonu 93,2 idi. Orta ağırlıklı OUAS grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında hemotokrit (Htc) (p=0,004) ve hemoglobinde (Hb) (p=0,002) anlamlı artış olduğu izlendi. Ağır ağırlıklı OUAS grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında OTH’de (p=0,017) anlamlı azalma, Htc (p=0,006) ve Hb’de (p=0,02) anlamlı artış olduğu izlendi.

Sonuç

Çalışmamızda, kontrol grubuna göre kıyaslandığında orta ve ağır OUAS’li gruplarda Hb ve Htc değerlerinde anlamlı artış, ancak diğer bazı çalışmaların aksine ağır grupta, kontrole göre OHT’de artış değil azalma saptandı. Orta ve ağır OUAS gruplarındaki sayıca yetersizlik böyle bir sonuca neden olmuş olabilir. Daha geniş kapsamlı ve prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.

Giriş

Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS), uykuda solunum bozuklukları içinde en sık görülen hastalıktır (1). OUAS, uyku sırasında hipoksi-reoksijenizasyon döngüsü ve arousallar ile sonuçlanan tekrarlayıcı parsiyel ya da tam üst solunum yolu (ÜSY) obstrüksiyonları ile karakterize bir sendromdur. Karmaşık bir fizyopatolojiye sahiptir ve katkıda bulunan faktörlerin rolleri OUAS’li bireyler arasında değişkenlik göstermektedir (2,3).

OUAS’li olgularda hipoksemi, hiperkapni gelişir (4-6). Bu, serebral kan akımının bozulması, kan basıncının yükselmesi, uykunun bölünmesi, yetersiz uyku ve anormal motor aktivite, baş ağrısı ve yorgunluk hissine neden olur (7,8).

OUAS’li olgular uyku sırasında çarpıntı veya ritim bozukluğu tarif edebilirler. Noktürnal aritmiler OUAS’li hastalarda sık (%50) görülür. Hastaların çoğunda saptanan aritmi, apne epizodları sırasındaki orta dereceli bradikardi (30-50/dakika) veya solunumun tekrar başlaması ile görülen 90-120/dakika hızında taşikardidir. Bradikardinin derecesi apne sırasındaki hipokseminin derecesi ile sıkı ilişkilidir. Az sayıdaki hastada ventriküler taşikardiler veya ani ölümler görülebilir (7,9-11).

Trombosit aktivasyonu ve enflamasyon, OUAS patogeneziyle ilişkili mekanizmalardır (12,13). Trombosit aktivasyonu sonucu, trombozda artış ve buna bağlı olarak kardiyovasküler olaylarda artış saptanır (14). Ortalama trombosit hacmi (OTH) ve trombosit dağılım aralığı (TDA) trombosit aktivasyonunu gösteren belirteçlerdir (15,16). C-reaktif protein (CRP) ve kırmızı kan hücreleri dağılım genişliği (KHDG) ise OUAS’daki enflamasyonla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Kurt ve Yildiz (17) 98 hastayla yaptığı bir çalışmada, OUAS ciddiyeti ile OTH, TDA ve KHDG seviyeleri arasındaki ilişki değerlendirilmişti. TDA, ağır OUAS’li grupta anlamlı olarak yüksek bulunmuştu.

Bu çalışmanın amacı, OUAS’li hastalarda, hastalık ağırlığı ile KHDG, TDA ve OTH parametreleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi; hastalık tedavi-takibi ve komplikasyonlar açısından (tromboembolik olay ve kardiyovasküler hastalıklar açısından) erken önlem alabilmek için bu biyobelirteçlerin katkısını araştırmaktı.

Gereç ve Yöntem

Hastalar

Uyku merkezimize başvuran ve polisomnografi (PSG) yapılan 360 hastanın kayıtları, retrospektif ve kesitsel olarak değerlendirildi. Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Komitesi’nden izin alındı. Çalışmaya, 18-78 yaş aralığındaki hastalar dahil edildi. PSG ile OUAS tanısı alan hastalardan, hastalık ağırlığı hafif olan 108, orta olan 69 ve ağır olan 66 hasta, PSG’de RDİ <5 olan 117 hastanın da kontrol grubu olarak alınması planlandı. Çalışmaya dahil edilen hastalarda, müracaatları esnasında rutin olarak istenen kan sayımı sonuçlarından KHDG, OTH ve TDA parametrelerine bakılması planlandı.

Polisomnografik Değerlendirme

Hastalardan, tüm gece için video ile polisomnografik kayıt alınmıştı. Uyku ve fizyolojik değişkenler, Comet-PLUS Grass (Astro-Med Industrial Park, West Warwick, USA) PSG ile monitörize edilmişti. Elektroensefalografi 10 kanallı olarak (C3, C4, O1, O2, Fp1, Fp2, F3, F4, P3, P4), submental elektromiyografi (EMG), sağ ve sol göz elektrookülografi, elektrokardiyografi, oronazal airflow (termal sensör ve nazal basınç transducer), vücut pozisyonu, torasik ve abdominal hareket ölçer (inductance plethysmograph), parmaktan pulse oksimetri ile arteriyel kan oksijen satürasyonu ölçümü, sol ve sağ bacak hareket sensörleri (EMG) ve trakeal mikrofon kullanılmıştı (18,19).

Apne; termal sensörle ölçülen hava akımı sinyalinde en az 10 saniye süreyle, ≥%90 azalma ve bu sürenin ≥%90’ının amplitüd kriterini sağlaması olarak tanımlandı. Obstrüktif apne; hava akımı yokluğunda sürekli, artan solunum çabası varlığı, santral apne; hava akımı yokluğunda solunum çabası yokluğu, mikst apne; ilk başta hem hava akımı hem solunum çabası yokken sonrasında sürekli, artan solunum çabası varlığı olarak tanımlandı. Hipopne için; nazal basınç sinyalinde en az 10 saniye süreyle bazale göre ≥%30 düşüş ve bazale göre ≥%3 desatürasyon veya arousal ile sonuçlanması ve sürenin ≥%90’ı amplitüd kriterini sağlaması olarak tanımlandı.

RERA: Apne hipopne kriterlerine uymayacak şekilde, en az 10 saniye süresince artan solunum çabası ve nazal basınç sinyalinde düzleşme sonrası arousal şeklinde tanımlandı (20).

Hafif düzeyde OUAS; RDİ: 5-14,9 arası, orta düzeyde OUAS; RDİ: 15-30, ağır düzeyde OUAS; RDİ: >30 olarak tanımlandı (21).

İstatistiksel Analiz

Verilerin analizi SPSS 11.5 paket programında gerçekleştirilmiştir. Sayımla elde edilen değişkenlerde frekans (yüzde), ölçümle elde edilen değişkenlerde ortalama ± standart sapma [ortanca (minimum-maksimum)] tanımlayıcı ölçü olarak verilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.

Bulgular

Çalışmamıza, 360 hasta alındı. Kontrol grubunda 117, hafif OUAS grubunda 108, orta OUAS grubunda 69 ve ağır OUAS grubunda 66 hasta vardı. Hastaların yaş ortalaması 46,5±12,2 olarak bulundu, %74,2’si erkekti. Ortalama vücut kitle indeksi (VKİ) 30,4±5,8 idi. Aktif sigara içicisi %25,3, sigarayı bırakmış hasta %7,8 idi. En sık rastlanan hastalıklar, hipertansiyon ve diabetes mellitus olarak saptandı. Hastalarda ortalama O2 satürasyonu 93,2±2,7 idi. Hemogram parametrelerinde ortalama; KHDG 13,5±1,5, OTH 8,5±1,03, TDA 16,5±0,57, Hb 14,7±2,1 ve hemotokrit (Htc) 43,5±4,4 olarak saptandı (Tablo 1).

Hasta grupları kıyaslandığında, yaş ortalamasının 52±12,2 ile ağır OUAS grubunda en fazla olduğu izlendi. Tüm gruplarda erkek cinsiyet ağırlıklı izlendi (%59,8-84,8). VKİ, kontrol grupta en düşükken (28,1±5,2), OUAS’lı gruplarda daha fazla olduğu ve giderek arttığı (29,8±4,1; 31,3±5,8; 34,4±6,8) izlendi. Sigara kullanımı benzer şekildeydi. Ortalama oksijen satürasyonu kontrol grupta en yüksek (%94,7±1,6) iken OUAS’lı gruplarda hastalık ağırlığıyla uyumlu, giderek azaldığı izlendi (Tablo 2).

Gruplar arasında hemogram parametreleri karşılaştırıldığında, orta ağırlıklı OUAS grubunda kontrol grubuna göre, Htc (p=0,004) ve hemoglobin (Hb) (p=0,002) değerlerinde anlamlı artış olduğu izlendi. Ağır ağırlıklı OUAS grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında OTH’de (p=0,017) anlamlı azalma, Htc (p=0,006) ve Hb’de (p=0,02) anlamlı artış olduğu izlendi. TDA ve KHDG değerlerinde hastalık ağırlığı ile ilişkili bir değişiklik saptanmadı (Tablo 2).

Tartışma

OUAS, uyku sırasında hipoksi-reoksijenizasyon döngüsü ve arousallar ile sonuçlanan tekrarlayıcı parsiyel ya da tam ÜSY obstrüksiyonları ile karakterize bir sendromdur (2,3). OUAS’li olgularda obstrüksiyona bağlı hipoksemi ve hiperkapni gelişir (4-6). OUAS’li olgular uyku sonrasında çarpıntı veya ritim bozukluğu tarif edebilirler. Noktürnal aritmiler OUAS’li hastalarda sık görülmektedir. Az sayıdaki hastada ventriküler taşikardiler veya ani ölümler görülebilir (7,9-11).     

OUAS’li hastalarda, hipoksi-reoksijenizasyon döngüsüne bağlı trombosit aktivasyonu ve/veya enflamasyon ilişkisinin olduğu, bazı çalışmalarda gösterilmiştir (12,13,17). Trombosit aktivasyonu sonucu, trombozda artış ve buna bağlı olarak kardiyovasküler olaylarda artış saptanabilir (14). OTH ve TDA trombosit aktivasyonunu gösteren belirteçlerdir (15,16). CRP ve KHDG’nin ise OUAS’deki enflamasyonla ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Kurt ve Yildiz (17) 98 hastayla yaptığı bir çalışmada, OUAS ciddiyeti ile OTH, TDA ve KHDG seviyeleri arasındaki ilişki değerlendirilmişti (17). TDA, ağır OUAS’li grupta anlamlı olarak yüksek bulunmuştu, ancak KHDG ve OTH ile hastalık ağırlığı arasında ilişki saptanmamıştı. Nena ve ark.’nın (16), diyabetik olmayan 610 OUAS’li hasta ile yaptığı çalışmada ise OTH ve TDA’nın hastalık ağırlığı ile ilişkili olarak arttığı gösterilmişti. Yine, Ozsu ve ark.’nın (22) 137 OUAS’li hasta ile yaptığı çalışmada ise, KHDG parametresinin hastalık ağırlığıyla ilişkili olarak artığı izlenmişti. Sokucu ve ark.’nın (23) yaptığı çalışmada da KHDG ile ilgili benzer sonuçlar alınmıştı. Karakas ve ark.’nın (24) OUAS hastalık ağırlığı ve OTH ilişkisini araştırdıkları çalışmalarında, korelasyon olduğunu saptamışlardı. Varol ve ark.’nın (25) yaptığı çalışmada da benzer sonuçlar elde edilmişti.

Çalışmamızda, OUAS’li hastalarda, hastalık ağırlığı ile KHDG, TDA ve OTH parametreleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi planlanmıştı. OUAS hastalık tedavisi, takibi ve komplikasyonlar açısından önlemler alınabilmesi için bu biyobelirteçlerin katkısının belirlenmesi amaçlanmıştı. Ancak, çalışmamızın sonucunda, TDA ve KHDG değerlerinde hastalık ağırlığı ile ilişkili bir değişiklik saptanmadı, OTH değerinde ise diğer bazı çalışmaların aksine azalma saptandı.

OUAS’de hastalık takibi ve hastalığa bağlı kardiyovasküler komplikasyonların önlenmesinde, mevcut hemogram parametrelerinden TDA, KHDG ve OTH’nin yüksekliğinin yol gösterici olduğu bazı çalışmalarda görülse de, bizim çalışmamızda belirgin bir ilişki saptanmadı. Çalışmamızda, toplam ve tek tek gruplardaki hasta sayıları, birçok çalışmaya göre daha fazla olsa da, hasta grupları arasındaki sayıca uyum veya kontrol grubu seçimi sonuçları etkilemiş olabilir. Kontrol grubu seçimindeki tanım (RDİ’nin <5 altında olduğu grup) uyku bozuklukları sınıflamasında normal kabul edilse de basit horlamanın neden olduğu komplikasyonlar, çalışma sonucunu etkilemiş olabilir.

Sonuç

OUAS’de, kardiyovasküler komplikasyonlar ve daha fazlası için önlem alabilmek adına daha kapsamlı, prospektif ve çok merkezli çalışmalara ihtiyaç vardır.

Etik

Etik Kurul Onayı: Etik kurul onayı Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden alınmıştır.

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu tarafından değerlendirilmiştir.

Yazarlık Katkıları

Finansal Destek: Yazar tarafından finansal destek almadığı bildirilmiştir.

References

2024 ©️ Galenos Publishing House