Derleme

Obstrüktif Uyku Apnesi ve Kanser

10.4274/jtsm.216

  • Ceyda Erel Kırışoğlu Demir

Gönderim Tarihi: 26.09.2016 Kabul Tarihi: 01.09.2016 J Turk Sleep Med 2016;3(2):26-33

Obstrüktif uyku apnesi (OUA) sık görülen ve ciddi morbidite ve mortalite ile seyreden bir hastalıktır. OUA hastalarında kanser insidansının arttığı, hastalığın hızlı progrese olduğu ve kansere bağlı ölümlerin artmakta olduğuna dair her geçen gün daha fazla bilgiye sahip olmaktayız. İntermittan hipoksi, oksidatif stres ve uyku fragmantasyonu kanser gelişiminden sorumlu tutulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Obstrüktif uyku apnesi, kanser, intermittan hipoksi, oksidatif stres, uyku fragmantasyonu, enflamasyon

Giriş

Obstrüktif uyku apnesi (OUA) uykuda tekrarlayan havayolu obstrüksiyonu, intermittan hipoksi, solunum çabasında artış ve uyku fragmantasyonu ile karakterize bir hastalıktır (1,2). Toplumda erişkin erkeklerin %24, kadınların ise %9’unda OUA bildirilmektedir (3,4). OUA sendromunun (OUAS) metabolik, bilişsel, kardiyovasküler sonuçları, yaşam kalitesi ve kaza gelişimindeki rolü, topluma ekonomik yükü üzerinde durulurken son yıllarda kanser gelişimine ve kanser mortalitesinde OUA’nın rolüne dikkat çekmeye başlanmıştır.

OUA’sında oksidatif stres, tekrarlayan hipoksik epizodlar ve uyku fragmantasyonuna bağlı gelişen sempatik sistem aktivasyonu kanserogenezden sorumlu tutulmaktadır (5-12).


Patofizyolojik Mekanizmalar

Oksidatif Stres: OUA bir oksidatif stres bozukluğudur. Pek çok hayvan deneyinde in vivo olarak hipoksinin tümör gelişimi ve metastaz yapma üzerine etkileri gösterilmiştir. İntermittan hipoksemiye bağlı desatürasyon ve reoksijenasyon paterni oksidatif stres sistemini aktive ederek reaktif oksijen (ROS) ürünlerinin oluşmasına neden olur. Bu durum oksidan-antioksidan metabolitlerin yapım ve yıkım dengesini bozar.

Oksidatif stres göstergeleri ekshalasyon havası ve idrarda 8-isoprostane, plazmada malondialdehit (MDA) ve tiyobarbiturik asit reaktif ürünleri, idrarda o, o-dityrosine ve 8-hidroksi-2’- deoksiguanozin; diğer önemli bir gösterge ise ROS’dur. ROS ksantin oksidaz, siklooksijenaz, lipooksijenaz, monoamin oksidaz, p450 monooksijenaz ve indolamindioksijenaz enzimleri aracılığıyla enflamatuvar ve fagositik hücrelerin aktivasyonu sırasında üretilir. ROS ürünleri peroksit radikali, hidrojen peroksit, hidroksil radikal, hipoklorik asit ve peroksinitritten oluşur (13,14). Sunnetcioğlu ve ark. (15) kronik obstrüktif akciğer hastalığı, akciğer kanseri ve OUAS hastalarında oksidatif stresi değerlendirdikleri çalışmalarında OUAS’li olgularda MDA düzeyinin oksidatif strese işaret ettiğini bildirmişlerdir.

İntermittan hipoksi, posthipoksik reoksijenasyon ile serbest oksijen radikallerin oluşumuna ve oksidatif stresin artmasına neden olur. ROS salınımı ve antioksidan savunma sisteminin zayıflaması veya yokluğu hücre hasarı ile sonuçlanır. Bu durum akut ve kronik mutasyonlara, hücresel düzeyde fonksiyonel ve yapısal değişikliklerin ortaya çıkmasına, DNA hasarı ile genomun instabil hale gelmesine neden olur. Bu değişiklikler hücresel proliferasyon ve neoplastik transformasyon ile sonuçlanır (14,16,17).

Oksidatif stres, deoksiribonükleik asit (DNA) hasarına neden olarak pek çok tümörün gelişiminde kilit rol oynar. OUA sistemik enflamatuvar bir hastalık olup oksidan/antioksidan dengesinin bozulması ile birlikte aktivatör protein 1 (AP-1) ve nükleer faktör κB (NF-κB) aktivasyonu sağlanarak tümör nekrozis faktör alfa (TNFα), interlökin (İL)-6 ve İL-8 gibi proenflamatuvar sitokinlerin salınımı artar. NF-κB enflamasyon, ateroskleroz ve kanser gelişiminde anahtar rol oynar. Hipoksi NF-κB’nin en önemli uyaranıdır (18). DNA, ribonükleik asit (RNA) ve lipidlerde oluşan oksidatif hasar mitokondriyal instabiliteye, gen mutasyonlarına, hücre büyüme paternlerinde değişikliklere ve tümörün ortaya çıkmasında rol oynar. İntermittan hipoksi sonucu oluşan ROS metabolitleri hipoksi ile uyarılabilir faktör 1 (HIF1α) yanısıra AP-1 ve NF-κB sinyal yolaklarını üzerinden de tümör gelişimine neden olur (19-21). Ayrıca siklik adenozin monofosfat/protein kinaz A (cAMP/PKA), cAMP yanıtı bağlayıcı protein/aktive transkripsiyon faktörü (CREB/ATF), protein kinaz C ile indüklenen AP-1 ailesi, STAT1/STAT3, Nrf2, ELK1 gibi protein kinaz grubu hipoksiye verilen hücre yanıtı olarak ortaya çıkar. Oksidan stresi artırarak reaktif metabolitlerin oluşmasına neden olurlar (21).

İntermittan Hipoksi: Kanser gelişiminde en önemli faktörlerin başında kronik doku hasarı gelmektedir. İntermittan hipoksi, kronik doku hasarına neden olur. Hayvan deneylerinde uyku apnesi modeli ile intermittan hipoksi-kanser ilişkisi gösterilebilmiştir (22-25). İntermittan hipoksi oksijen dengesinde önemli rol oynayan bir transkripsiyon faktörü olan HIF1 ekspresyonunu arttırır.

Tüm hücre tipleri aralıklı veya devamlı hipoksiye maruz kaldığında yanıt olarak HIF1 yapımını artırır. HIF1 dokunun hipoksiye adaptasyonunu regüle eder (18,26). HIF ağırlıklı olarak oksijen ile regüle edilen α subünitesi ve sürekli olarak ekspresyonu devam eden β subünitelerinden oluşur. Hipoksik ortamlarda prolil hidroksilaz inhibe olarak HIFα’yı hidroksile ve degrade edemez. HIFα hücre içinde birikerek HIF1β’ye bağlanır ve transkripsiyon faktörü olarak çekirdeğe geçer. Bu da tümör anjiyogenezi, hücre yaşam süresi, proliferasyon, apoptozis, metastaz, invazyon, radyasyon direnci ve tümör metabolizmasında rol oynar. HIF1 pek çok solid tümörde yüksek düzeyde eksprese olmaktadır. HIF1α vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEBF) kodlayan genin transkripsiyonuna neden olarak VEBF gen ekspresyonun upregüle eder ve tümör büyümesine neden olan anjiyogenezi uyarır (26-28).

Tümör dokusunun içi hipoksidir. Hızlı proliferasyon oranlarına rağmen anjiyogenez ile yeterli oksijen tümör dokusuna ulaşamaz ve artan metabolik gereksinimlerine rağmen yeterli oksijenasyon sağlanamaz. İntermittan hipoksi oksijen dengesinde önemli rol oynayan bir transkripsiyon faktörü HIF1 ekspresyonunu arttırır. Sürekli hipoksi geliştiğinde ise hem HIF1 hem de HIF2 artar. İntermittan hipoksi sırasında ise aralıklı hipoksi-reoksijenasyon dönemlerinde HIF1 artarken HIF2 azalır. Hipoksi-reoksijenasyon dönemleri tipik OUA patogenezini yansıtmaktadır (21).

Hayvan çalışmalarında intermittan hipoksiye yanıt olarak HIF1 ve VEBF yolaklarının aktivasyonu kan akımını artırarak tümör progresyonuna neden olur. Öte yandan intermittan hipoksi nedeniyle tümor ilişkili makrofajlar tümör progresyonuna neden olan fenotiplere dönüşerek daha agresif kanser davranışlarına neden olmaktadır. VEBF hipoksik alanlarda kollateral damarların yapımını uyararak oksijenlenmesini arttırır. Tümörlerin içindeki hipoksik alanlar ki parsiyel oksijen basıncı 10 mmHg’ye kadar düşebilir HIF1, VEBF salınımı aktive edilir. Tümör neovaskülarizasyonu tümör hücrelerinin dolaşıma katılarak diğer organlara metastaz yapmasına neden olur (18,26,27,29-34).

Almendros ve ark. (23) bir hayvan modelinde intermittan hipoksinin tümör davranışı üzerine etkilerini değerlendirmek amacıyla C57B/6J farelerine melanom hücreleri enjekte ettiler. Fareler 14 gün boyunca günde 6 saat süreyle 20 sn hipoksi (%5 FiO2 uygulaması) ardından 40 sn süreyle normoksiye (%21 FiO2) maruz bırakıldılar. Hipoksemiye maruz kalan farelerin tümör hacimleri ve kütleleri normoksemik farelerin iki katı büyüklüğünde bulundu (18,22,23). Aynı araştırmacıların OUA modelinde obezite ve intermittan hipoksi etkilerini değerlendirdikleri bir diğer çalışmalarında ise obezite ve intermittan hipoksinin tümör gelişimini arttırdığı ancak obezite ve intermittan hipoksi arasında sinerjistik bir etkinin olmadığı, dolaşan VEBF’nin tümör gelişiminin hızlanmasında rol oynayabileceği sonucuna vardılar (24). Yine farelerde 21 gün süreyle intermittan hipoksi maruziyetinde akciğer metastazları anlamlı olarak daha yüksek bulundu (25). Bu hayvan modellerinde normoksemik şartlara göre intermittan hipoksi ortamına maruz kalan farelerde tümör büyümesi, invazyon ve metastaz kapasitesinin arttığı gösterilebilmiştir (23,24,35,36).

Tümörün büyümesi ve agresif seyrini etkileyen pek çok protein ve prognostik belirteç mevcuttur. Melanomlarda Ki-67 ribozomal RNA transkripsiyonuna, prolifere olan hücre çekirdek antijeni (PHÇA) daha yoğun DNA sentezine, Caspase-1 apoptozise işaret eder. Melan-A’da melanositlerin tümör olarak tanımlanmasına neden olan antijendir. Perini ve ark. (37) farelerde 14 gün süreyle intermittan hipoksi ve sham hipoksi uyguladıkları çalışmada intermittan hipoksiye maruz bırakılan farelerde Caspase-1, Ki-67, PHÇA ve Melan-A gibi prognostik belirteçler kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Hipoksi ile artış gösteren bu markerler apne-kanser ilişkisinde moleküler mekanizmalara dikkat çekmektedir (37).

İntermittan hipoksiden etkilenen bir diğer yapı ise triptofan metabolizmasıdır. Bu metabolizma kardiyovasküler hastalıklarda ve kanserde rol oynar. OUA olgularında triptofan metabolizması son ürünlerinin serum seviyelerinin belirlenmesi OUA komorbidite gelişebilecek hastaların öngörülebilmesinde faydalı olabileceği bildirilmiştir. OUA kanser ve kardiyovasküler hastalıkların triptofan metabolizması ile bağlantısının açığa çıkartılması önem taşımaktadır (38).

Uyku Fragmantasyonu ve Sempatik Sistem Aktivasyonu: OUA’da solunumsal olaylar sırasında tekrarlayan arousallar ve uyku fragmantasyonu sempatik sistem deşarjına neden olur. Sempatik sistemin aktivasyonu β adrenerjik reseptör aracılığıyla gerçekleşir. β adrenerjik reseptörler tümör büyümesi ve metastaz yolağında rol oynar. Uzun süre β blokör kullanımı bazı kanserlerde prevalansı azaltır.

İn vitro çalışmalarda β adrenerjik reseptörler kanser proliferasyonu, ekstrasellüler matriks invazyonu, anjiyogenez, matriks metalloproteinaz aktivasyonu, enflamatuvar ve kemotaktik sitokin salınımında pek çok basamakta rol oynar. Tümör hücrelerinden İL-6, İL- 8 gibi proenflamatuvar sitokinlerin salınımı ve yüksek oranda makrofajların tümör dokusuna geçmesiyle metastaz ve tümör invazyonu potansiyeli artar. Sempatik sistem aktivasyonunun makrofajların toplanması ve differansiyasyonuna olan etkileri primer tümörlerin içindeki gen ekspresyonunu etkiler (21).

Kısa uyku süresi ve parsiyel uyku deprivasyonu hipertansiyon, kilo alımı, insülin direnci, Tip 2 diabetes mellitus gelişimine neden olur. Uyku bölünmeleri sempatik aktivasyon sonrası kortizol ve lipid düzeylerinde artış, CRP, İL-6, İL-8, TNFα salınımına ve enflamasyon kaskatının aktive olmasına neden olur. Gerek enflamatuvar kaskat gerekse de bağışıklık sisteminin baskılanması kanser gelişiminde rol oynayan önemli bileşenler olup kanserin seyrini etkiler (21,39-45). Uyku fragmantasyonunun etkileri intermittan hipoksi ile benzer bulunmuştur.

Makrofajların kanser gelişimindeki rolü son yıllarda netlik kazanmıştır. Makrofajlar üç majör grupta sınıflandırılır. Klasik olarak lipopolisakkarid veya interferon γ stimülasyonu sonrası aktive olan makrofajlar M1, yara iyileşmesi sırasında İL-4 veya İL-13 ile uyarım sonrası M2a, İL-10 ve transforme edici büyüme faktörü β uyarımı sonucu regülatuvar makrofaj M2b olarak adlandırılırlar.

Tümör, mikroçevresinden pek çok uyarı yollayarak makrofajın tümöre saldırması yerine tümör gelişimini destekler hale gelmesini sağlar. M1 makrofajlar antitümöral özellik gösterirken M2 makrofajlar doku yenileme özelliği nedeniyle anjiyogenez, stromal sinyalizasyonu sağlayarak tümör proliferasyonu ve invazyonunu destekler. Kanser tedavisinde bu kanser ilişkili makrofajlar yeni hedef alanları olarak belirlenmiştir. Kanser mikroçevresindeki tümör ilişkili makrofajlar (TAMs) büyüme faktörleri, sitokin, enflamatuvar mediatörler ve proteolitik enzimler salgılayarak tümör büyümesi ve invazyonunu sağlar.

İntermittan hipoksi ve uyku fragmantasyonu M1 makrofajların M2 makrofajlara dönüşmesine neden olur (21).

Uyku fragmantasyonunun M2 makrofajlar ve TAMs dönüşümüne olan etkisini değerlendirmek üzere çeşitli hayvan deneyleri yapılmıştır. Hakim ve ark. (46) 6 hafta süreyle uyku fragmantasyonuna maruz kalan erkek farelerde akciğer kanseri gelişiminin hızlandığı, invazyon potansiyelinin arttığı, özellikle invazyon potansiyelinin yüksek olduğu periferik alanlarda ağırlıklı M2 (TAMs), kısmen TLR4 sinyal yolakları üzerinden azalan MyD88 ve TRIF molekülleri ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ek olarak bu çalışmada uyku fragmantasyonunun ekstrasellüler matriks degradasyonuna neden olan matriks metalloproteinaz 9 ekspresyonunu da arttırdığı gösterilmiştir (21,46,47).

Değişmeyen doğal öldürücü T (DDÖT) hücreler antitümöral etkinliktedir. Hipoksi bu hücre fonksiyonlarını olumsuz etkiler. OUA DDÖT hücre düzeyi azalmıştır. OUA’larında artan kanser insidansında DDÖT hücrelerinin azlığı veya fonksiyonlarının yetersizliği de rol oynayabilir (48).

Uyku Süresi ve Kalitesi: Toplam uyku süresi kısaldığında proenflamatuvar sitokin salınımı arar. Kronik uykusuzluk İL-6 TNFα’nın gün içi salınımı artar. I-12/I-10 oranında artış olur. Kemoterapi alan meme kanserli olgularda İL-6 düzeyi fatig ile ilişkili bulunmuştur (49,50).

Kısa uyku süresi meme, prostat ve kolorektal kanser gelişme riskini artırır. Kadınlarda 9 saatten uzun uyku meme kanseri gelişme riskini azaltırken bazı geniş popülasyon çalışmalarında bu sonuçlar tekrarlanamamıştır (51-54). On üç yıl süreyle takip edilen İsveç kohortunda da uyku süresi ve alışkanlıkları ile prostat kanseri gelişme riski arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır (55). Yüz yirmi bir olgunun değerlendirdirildiği bir diğer çalışmada ise obez, horlayan ve daha uzun süre uyuyan olgularda kolorektal kanser riski kontrol grubuna göre 1,5 kat artmış bulunmuştur. Burada uzun uyku süresi mi yoksa muhtemel altta yatan OUA’nın mı kanser olasılığını artırdığı tartışılmalıdır (56).

Yüz kırk bin postmenapozal kadının 11 yıl süreyle takip edildiği bir başka çalışmada ise insomni beş soruluk bir anketle değerlendirildiğinde insomnisi olan ve obez olmayan olgularda tiroid kanseri insidansında artış saptanmıştır (57).

Sistemik Enflamasyon ve Obezite: OUA’da tekrarlayan apne ve hipopnelere bağlı gelişen intermittan hipoksi, uyku fragmantasyonu, intratorasik basınç değişiklikleri, sempatik sistem aktivasyonu ve oksidatif stres, metabolik disfonksiyon ve enflamasyon artışı ile sonuçlanır.

Oksidatif stres sonucu ROS salınımı, kan basıncındaki değişiklikler, viseral adipoz dokudan serbest yağ asitlerinin salınımı sonucu vasküler endotel hasarı gelişir. Endotel hasarı, lökosit adezyon molekülleri (L-selektin, integrin) ve endotelyal adezyon moleküllerinin (E-selektin, P-selektin, ICAM-1, VCAM-1) uyarılmasına neden olur. TNFα, İL-6 ve İL-8 artışı ile TNFα, İL, interferonγ, fibrinojen, NF-κβ aktive olarak enflamasyonu arttırır. NF-κβ aşırı aktivasyonu ise kardiyovasküler hastalık ve kanser ile sonuçlanır.

OUA da yeni moleküler belirteç arayışı son yıllarda artmaktadır. Pentraksin 3, nesfatin-1, YKL-40, G protein bağlı reseptör 120, trombosit/lenfosit oran indeksi ve D vitamini ilişkili artan araştırmalar olup bu belirteçler ile OUA’ya bağlı komorbidite gelişebilecek riskli olguların erken tanınması hedeflenmektedir (58-60).

Beyaz yağ dokusu elliden fazla adipokin üretir. Oksidatif stres, sempatik aktivite ve enflamasyon adipokin ekspresyonunu etkiler. Leptinin iştah merkezine olan etkileri yanı sıra immünmodülatuvar fonksiyonları mevcuttur. Proenflamatuvar sitokinler leptini aktive ederek İL-6 ve TNFα gibi sitokinlerin yapımını uyarır. Leptin seviyesi obezitede ve OUA’da artmıştır. Ancak bu olgularda santral leptin rezistansı söz konusudur. Leptin rezistansına rağmen yüksek leptin seviyeleri sempatik sistem aktivasyonuna neden olur. Bu da düşük dereceli sistemik enflamasyon ve kan basıncı yüksekliği ile sonuçlanır (58,61).

Resistin de TNFα, İL-6 ve NF-κβ aracılı enflamasyonu tetikler, adezyon moleküllerinin salınımına neden olur. NF-κβ aracılı enflamasyonda viseral yağ dokusundan sempatik sistem aktivasyonuyla beraber serbest yağ asit salınımı artar. TNFα, İL-6, İL-8, CRP, granülosit kemotaktik protein 2, monosit kemotaktik protein 1 yolakları da aktive olur (58,62-66).

Obezite proenflamatuvar özelliği ile OUA’lılarda enflamasyonu tetikler. Obez olgularda OUA prevalansı %30 olup bu oran morbid obezlerde %50-98’e çıkmaktadır. Yine OUA tanısı olan olguların %60-90’ı kilolu olup beden kitle indeksi ≥29 kg/m2 üzerine çıktığında OUA gelişme riski 10 kat artmaktadır. Dünya Kanser Araştırmaları Fonu tarafından 2007 yılında obezite belirli kanser türlerinin gelişimi için risk faktörü olarak bildirilmiştir. Endometrium, serviks, özefagus, kolorektal kanserler, pankreas, meme, prostat ve böbrek için ‘kesinleşmiş risk faktörü’; safra kesesi için ise ‘olası risk faktörü’ olarak ilan edilmiştir (22,67-69). Seidell (70) 2010 yılında tüm nedenlere bağlı ölümleri, kanser ve uyku apnesi ile ilişkisini obezite ölçütlerini kullanarak karşılaştırdığında bel çevresinin ve bel/kalça çevresi oranının tüm nedenlere bağlı mortaliteye değerlendirmede beden kitle indeksine göre üstün olduğu vurgulamaktadır. Bel/kalça çevresi erkekler için 1, kadınlar için 0,85 alındığında OUA gelişme riski 2,6 kat artar (70).

Hipoksi sırasında enflamasyonun ana kaynağı adipoz dokudur (71-75). He ve ark. (73) intermittan hipoksinin adipoz doku enflamasyonuna etkisini değerlendirmek üzere yaptıkları hayvan deneyinde intermittan kronik hipoksiye maruz bırakılan farelerde glukoz, insülin, HIF1, Glut-1 mRNA, TNFα, İL-6 ve leptin seviyelerinde artış izlenmiştir. Öte yandan hipoksi olmaksızın da insülin ve akut yağ tüketimi de adipoz dokudaki HIF1 seviyesini arttırır. Yine farelerde kronik hipokside serum serbest yağ asitlerinin arttığı, dislipidemi ve insülin direnci geliştiği gösterilmiştir. İntermittan hipoksi sonucu adipoz dokudaki enflamasyon yanıtında NF-kβ bağlayıcı protein sentezi, İL-8, İL-6 ve TNFα sitokinleri artar (71-75). Kronik enflamasyonla seyreden obezite OUA’lı olgularda intermittan hipoksi ile birlikte agresif tümör davranışına neden olur (23,24,34,35).


Sirkadiyen Ritim Etkileri

Hücre siklusunun regülasyonu, apoptozis ve DNA tamiri sirkadiyen ritme sahiptir. Bu özellik özellikle hızlı bölünen deri, barsak, pankreas, üreme organları ve kemik iliğinde çeşitli hayvan deneyleri ve klinik çalışmalarla gösterilebilmiştir (76).

Vardiya üsülu çalışma veya farklı nedenlere bağlı sirkadiyen ritimdeki bozulma anahtar rol oynayan sirkadiyen genlerde epigenetik modifikasyona neden olur. Modifiye olan genler DNA tamiri ve hücre bölünmesini düzenleyen kanser ilişkili duyarlılık genlerin ekspresyonunu arttırır.

Vardiya usulü çalışmanın karsinogenezi tetiklediği pek çok hayvan çalışmasında gösterilmiştir. Epidemiyolojik çalışmalarda da gece vardiyasında çalışmanın meme, kolon, prostat ve endometrium kanseri gelişme riskini artırdığı bildirilmiştir. Uluslararası Kanser Araştırmaları Konseyi’nde vardiya üsulu çalışma ‘olası karsinojenik’ olarak ilan etmiştir. Işık maruziyetine bağlı melatonin sekresyonunun baskılanması, clock genlerinin deregülasyonu kanser gelişiminde rol oynar. Özellikle endokrin doku tümörlerinde artış belirgindir (51,77-79).

Melatoninin sirkadiyen ritim kontrolü yanı sıra çok sayıda önemli fonksiyonu mevcuttur. Melatonin:

- Kanser gelişimini ve büyümesini inhibe eder,
- İmmün fonksiyonları düzenler,
- Antimitotik aktiviteye sahiptir,
- Doğrudan hormon duyarlı dokularda proliferasyonu engeller,
- Serbest radikalleri nötralize eder veya ortadan kaldırır,
- Hidrojen peroksidazın DNA hasarı yapan oksidan etkisine karşı koruyucu etkisi vardır.

Melatonin kanser hücrelerindeki tümör sinyal akımını, melatonin reseptör MY1 aktivasyonu ile kanser hücresinin metabolik aktivitesini inhibe eder. Tümör supresör gen p53 ekspresyonunu arttırır. Melatonin sekresyonunun baskılanması immün sistemin baskılanması ve karsinogenezde önemli rol oynamaktadır.

Clock genleri de sirkadiyen senkronizasyonda majör rol oynamakla birlikte tümör supresyonu, hücre proliferasyonu ve apoptozisin kontrolünü de sağlar (18,79-83). Çin’de 2015 yılında derlenen meta-analizde gece vardiyasında çalışmanın kolorektal kanser gelişme riskini artırdığı sonucuna varılmıştır [odds oranı (OR): 1,32, %95 güven aralığı (GA): 1,12-1,55]. Her 5 yıl için risk %11 artmaktadır (OR 1,11, %95 GA 1,03-1,20) (84).


Klinik Çalışmalar

OUA ve kanser ilişkisi ilk olarak 1980 yılında baş ve boyun tutulumu olan lenfositik lenfomalı ağır OUA’lı bir olguda bildirilmiştir. Kemoterapi sonrası tam kür sağlanmasına rağmen OUA’nın devam ettiği gösterilmiştir (85). Ardından pek çok baş-boyun kanserli olguda OUA kanser birlikteliğine dikkat çekilmiştir (86). Payne ve ark.’da (87) oral kavite ve orofarenks kanseri olan 17 olgunun 13’ünde OUA saptamıştır. OUA’lı olguların postoperatif komplikasyon oranları, yoğun bakım ünitesinde takip süreleri ve mekanik ventilasyon gereksinimlerinin OUA olmayan olgulardan fazla olduğu gösterilmiştir. Friedman ve ark.’da (88) baş boyun kanserli 24 olgunun %91,7’sinde OUA tanısı koymuşlardır. 2012 yılına kadar OUA kanser ilişkisi baş boyun kanserleri, vena kava süperior sendromu ile seyreden akciğer kanserleri olgularında patogenez gözden kaçarak daha çok tümör lokalizasyonları ve sonuçlarına odaklanılmıştır.

2012 yılında yayınlanan Wisconsin Uyku Kohort Çalışması, OUA kanser çalışmalarında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Wisconsin Uyku Kohort Çalışması’nda 22 yıl süreyle takip edilen 1,522 olguda değerlendirildiğinde toplam 112 ölüm olgusunun 50’si kansere bağlı gerçekleşmiştir. Kansere bağlı mortalite oranları apne hipopne indeksine (AHİ) göre sırasıyla hafif-orta ve ağır OUA’lı olgularda kontrol grubuna göre 1,1-, 2,0- ve 4,8- bulunmuştur. AHİ ağırlığı ile kanser mortalite arasında doz cevap ilişkisi saptanmıştır. Ağır derecede OUAS (AHİ ≥30 olay/s) kansere bağlı ölüm için bağımsız bir risk faktörü olup bu ilişki hipoksemi indeksi kullanıldığında daha da güçlü bulunmuştur. Bu ilişki obez olmayan olgularda daha güçlü gösterilebilmiştir.

Wisconsin Uyku Kohort Çalışması’nda hipoksemi indeksi olarak oksijen satürasyonu %90 altında geçen (Tsat90) süre kullanılmıştır. Olgular hipoksemi indeksine göre hafif, orta ve ağır olmak üzere üç gruba ayrılmış.

Hipoksemi indeksi kriterleri;

Tsat90 <%0,8 Kontrol
Tsat90 %0,8-3,6 Hafif
Tsat90 %3,6-11,2 Orta
Tsat90 >%11,2 Ağır

Hipoksemi indekslerine göre OUA olgularında sırasıyla mortalite oranları 0,6, 1,9 ve 8,6 bulunmuştur. Yaş, cinsiyet, sigara öyküsü, diabetes mellitus, beden kitle indeksi, bel çevresi ve kesintisiz uyku süresi etkileri kontrol altına alındığında bile kanser mortalitesi OUA ağırlığı ve noktürnal hipoksi arasında korelasyon saptanmıştır [Tsat90 >%11,2 risk oranı (HR) 8,6, %95 GA 2,6-28,7] (89).

2013 yılında Campos-Rodriguez ve ark.’nın (90) İspanya’da yaptıkları multisentrik kohort çalışmasında 4,910 olgu 4,5 yıl süreyle takip edildiğinde OUA’lı erkeklerde kanser insidansının arttığı gösterilmiştir. Tsat90 %0-1,2 arasındaki olgular kontrol grubu olarak alındığında (tümör insidansı 1) Tsat90 %1,2-12 olan olgularda 1,58 ve Tsat90 >%12 olan olgularda ise 2,33 kat kanser insidansı artmış bulunmuştur. Tsat90 kanser insidansı arasında pozitif korelasyon tespit edilmiş olup Tsat90’daki her %10’luk artışta kanser insidansı 1,07 kat artmaktadır. Altmış beş yaş altı olgularda ise kanser insidansı ile AHİ ve Tsat90 ilişkisi en güçlü olarak gösterilirken kanser ölümlerinde Tsat90 anlamlı bulunmuştur. Sadece kanser tanısı alan 527 olgunun değerlendirildiği subgrup analizinde ise Tsat90 kanser mortalitesini gösteren bağımsız bir risk faktörü olarak tespit edilmiştir (90). Ancak bu çalışmadaki sonuçlar diğer çalışmalarda tekrarlanamamıştır.

1994-2010 yılları arasında Kendzerska ve ark. (91) Toronto’da OUA öntanısı ile polisomnografi yapılan 10,149 olguyu değerlendirdiklerinde 520 (%5) olguda tanı sırasında malignite öyküsü mevcuttu. Ortalama 7,8 yıllık takibin sonunda 627 (%6,5) olguda yeni kanser gelişti. Bu çalışmada kanser insidansı, mortalitesi ile OUA ağırlığı arasında (AHİ ve Tsat90) hiç bir ilişki saptanmadı. Ancak subgrup analizinde sigara ilişkili kanserlerin insidansı oksijen desatürasyonu ile ilişkili bulunurken AHİ ile ilişkilendirilemedi (91).

Yirmi yıl süreyle takip edilen 400 olguluk Busselton Kohort Çalışması’nda ise orta-ağır OUA’lılarda (AHİ ≥5 olay/s) kansere bağlı mortalite (HR 3,4, %95 GA 1,1-10,2) ve kanser insidansı (HR 2,5, %95 GA 1,2-5,0) artmış bulunmuştur (92).

Taiwan’da Chang ve ark.’nın (93) OUA tanısı alan 846 kadın ve 4,230 kontrol olgularını 5 yıl süreyle takip ettikleri çalışmada 44 (HR 2,09, %95 GA 1,06-4,12) OUA olgusunda yeni meme kanseri gelişmiş olup kanser gelişme insidansı kontrol grubundan daha yüksek bulunmuştur.

Chen ve Hwang (94) ise ulusal sağlık sigorta veritabanında 10 yıl süreyle takip edilen 23,055 olguyu değerlendirdiklerinde OUA’lı olgularda primer santral sinir sistemi tümör (HR 1,54, %95 GA 1,01-2,37) gelişimi daha sık bulunmuştır. Ancak bu çalışmada çoğu hastaya objektif verilere dayanmadan sadece semptomlara göre OUA tanısı konmuştur (94).

Christensen ve ark.’nın (95) 13 yıl süreyle takip ettikleri 8,783 olguluk Kopenhag Kohortu’nda hasta beyanına dayanan OUA gündüz semptomları değerlendirildiğinde ise semptomlar ve kanser gelişimi arasında hiç bir ilişki saptanmamıştır. Ancak subgrup analizinde 50 yaş altı olgular değerlendirildiğinde gündüz aşırı uyku hali olan olgularda kanser insidansı kontrol grubuna göre OUA 4,09 kat yüksek bulunmuştur. Yine bu çalışmada kontrol grubu ile karşılaştırıldığında gündüz aşırı uyku hali olanlarda kolon kanseri, hepatosellüler karsinoma gibi alkol ilişkili kanserler 4,92, viral veya immün etkenlere bağlı gelişen malign melanoma ve lösemi gibi maligniteler 2,73 kat fazla bulunmuştur. Çok sayıda semptomu olan hastalarda ise sigara ilişkili kanserler daha sık tespit edilmiştir (95). Kanser hastalarında gündüz aşırı uykululuk ve fatig sıklıkla ayırt edilememektedir. Kanser hastalarının %60’ında gündüz aşırı uyku hali bildirilirken, 527 olguyu kapsayan bir çalışmada gündüz uykululuğu %41, fatig ise %69 sıklıkta farklı bir semptom olarak bildirilmiştir (96).

Harvard Üniversitesi’nde yapılan 22 yıl süreyle gözleme dayanan çalışmada ise 1,973 olguda kolon kanseri gelişme riski ilişkili faktörler değerlendirildiğinde kilolu ve/ düzenli horlayan olgularda 9 saatten uzun uyuma, 7 saat uyuyanlardan anlamlı olarak daha yüksek riske sahip oldukları gösterilmiştir (97).

2014 yılında İspanya’da yapılan multisentrik bir çalışmada 5,427 OUA olgusu ortalama 4,5 yıl süreyle takip edildiğinde 527 olgu kanser tanısı alarak %9,7 ile OUA’lılarda kanser insidansı genel toplumdan daha yüksek bulunmuştur. En sık solunum yolu, gastrointestinal sistem ve üriner sistem, prostat ve meme kanseri saptanmış olup takip süresince 369 (%6,8) ölüm gerçekleşmiş. Ölümlerin %24,4’ü (n=90) kansere bağlı gelişmiş. Toplam popülasyonda kanser mortalitesi ile OUA ağırlığı arasında ilişki saptanmazken, kümülatif kanser mortalitesi ile Tsat90 ilişkili bulunmuş. Ayrıca yaş gruplarına göre subgruplar değerlendirildiğinde özellikle 65 yaşından genç olgularda OUA ağırlığının kanser mortalitesini etkilediği (Tsat90 >%13; HR 2,06 %95 GA 1,72-4,58); bu grupta AHİ >44,5/s olan olgularda AHİ <19,1 olanlara göre kansere bağlı ölüm riskinin 4 kat arttığı görülmüştür. AHİ tümörün agresif seyri ile ilişkili bulunmuştur (98).

Martinez-Garcia ve ark. (36) malign melanomlu olgularda kanser prevalansı, ilişkili faktörler ve tümörün davranışı üzerine etkilerini değerlendirmek üzere yaptıkları çalışmada 56 malign melanomlu olguda OUA prevalansı %30,3 bulunmuştur. Bu olgularda tümörün agresif seyrini gösteren tümör mitotik indeksi, Breslow indeksi, ülser varlığı, hastalığın evresi ve hastalığın büyüme hızı kriterlerinin oksijen desatürasyonu ile ilişkisi araştırılmış. Bu kriterler ile %3 ve %4 oksijen desatürasyon grupları değerlendirildiğinde hem oksijen desatürasyon indeksi (ODİ) %3 (OR 1,08, %95 GA 1,02-1,11) hem de ODİ %4 (OR 1,1, %95 GA 1,02-1,2) olan grubun tümörün büyüme hızını etkilediği görülmüştür. ODİ %3 ve ODİ %4 tümörün agresifliğini gösteren mitotik indeks, Breslow indeksi ve ülser varlığı ile de korelasyon göstermiştir (36).

Gozal ve ark.’nın (99) 2003-2012 yılları arasında sağlık sigortası veritabanı üzerinden 5,6 milyon olgunun alındığı çalışmada pankreas (HR 1,14, %95 GA 1,06-1,23), böbrek (HR 1,3, %95 GA 1,23-1,37), ve melanom (HR 1,13, %95 GA 1,09-1,18) OUA’lılarda daha sık tespit edilirken kolorektal kanserler, meme ve prostat kanseri OUA’lılarda daha az görüldü. OUA ile metastaz gelişimi veya kansere bağlı ölüm arasında anlamlı ilişkili bulunmadı. Ancak bu çalışmanın önemli bir dezavantajı veritabanında hekimin bildirilerinin esas alınması, olası kodlama hatalarının varlığı ve hastane dışı ölüm bildirimlerinin yapılmamış olması sayılabilir (99). Taiwan Ulusal Sağlık Sigorta veritabanı değerlendirildiğinde ise OUAS’de nazal tümörler ve prostat kanseri anlamlı olarak yüksek bulunurken meme kanseri insomni, oral kavite kanserleri ise parasomnilerle birlikte daha sık saptanmıştır (100).

Kore’de yapılan bir çalışmada polisomnografi ve kolonoskopi yapılan 163 olgunun 111’inde OUA bildirilmiştir. OUA’da kolorektal neoplazi riski 3,03 kat artmış bulunmuştur (101).

2015 yılında Palamaner Subash Shantha ve ark. (102) OUA ve kanser ilişkili 8,766 çalışmayı değerlendirip sadece kriterlere uyan 5 çalışmayı değerlendirdikleri meta- analizde 34,848 OUA ve 77,380 kontrol grubunda OUA olan olguların %1,6’sında (n=574), kontrol grubunun ise %0,37’sinde (n=290) kanser saptanıp OUA’da kanser insidansı 1,53 kat artmış bulunmuştur (OR 1,53, %95 GA 1,31-1,79). Gharib ve ark. (103) tarafından OUA olgularında pozitif hava yolu basıncı (CPAP) kullanımının moleküler düzeydeki etkilerini değerlendirdikleri çalışmada 30 gün süreyle CPAP tedavisi sonunda proto-onkogen, BRCA1, viral onkogen, katenin-B1, siklin bağımlı kinaz-1 ve siklin bağımlı kinaz-2 gibi çok sayıda tümör ilişkili genlerin baskılandığı gösterilmiştir (103).


Sonuç

Uykuda solunum bozuklukları intermittan hipoksi, oksidatif stres ve uyku fragmantasyonuna bağlı sempatik sistem aktivasyonu ve enflamasyon sonucu karsinogenezi tetikleyen kaskatın önemli bileşenleridir. OUA kanser gelişimi, kanserin seyri ve mortalite ile ilişkili olduğunu pek çok çalışma desteklemektedir. Ancak bundan sonraki çalışmalar intermittan hipoksi ve uyku fragmantasyonu hangi tümörlerin ortaya çıkmasında daha etkin olduğu; olası ilişkili faktörlerin (obezite, sigara içimi, yaş, cinsiyet faktörleri vb.) varlığı, oksidatif stresi azaltmaya yönelik antioksidan tedavilerin rolüne dair pek çok soru cevaplanmayı beklemektedir. OUA kanser insidansını ve mortalitesini arttıran bir faktör ise OUA tedavisinin kanser gelişimini engellemede rolü ve etkinliğinin değerlendirilmesi gereklidir. OUA- kanser ilişkisi konusunda henüz aydınlatılamamış pek çok nokta bulunmaktadır. Önümüzdeki yıllarda toplumu yansıtan geniş popülasyonlarda objektif verilerle yapılacak prospektif çalışmalara gereksinim bulunmaktadır.

Etik

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu tarafından değerlendirilmiştir.

Yazarlık Katkıları

Finansal Destek: Yazar tarafından finansal destek almadığı bildirilmiştir.


1.    Gastaut H, Tassinari CA, Duron B. Polygraphic study of the episodic diurnal and nocturnal (hypnic and respiratory) manifestations of the Pickwick syndrome. Brain Res 1966;1:167-86.
2.    Caples SM, Gami AS, Somers VK. Obstructive sleep apnea. Ann Intern Med 2005;142:187-97.
3.    Young T, Palta M, Dempsey J, Skatrud J, Weber S, Badr S. The occurrence of sleep-disordered breathing among middle-aged adults. N Engl J Med 1993;328:1230-5.
4.    Young T, Peppard PE, Gottlieb DJ. Epidemiology of obstructive sleep apnea: a population health perspective. Am J Respir Crit Care Med 2002;165:1217-39.
5.    Punjabi NM. The epidemiology of adult obstructive sleep apnea. Proc Am Thorac Soc 2008;5:136-43.
6.    Somers VK, White DP, Amin R, Abraham WT, Costa F, Culebras A, Daniels S, Floras JS, Hunt CE, Olson LJ, Pickering TG, Russell R, Woo M, Young T, American Heart Association Council for High Blood Pressure Research Professional Education Committee CoCC, American Heart Association Stroke C, American Heart Association Council on Cardiovascular N, American College of Cardiology F. Sleep apnea and cardiovascular disease: an American Heart Association/american College Of Cardiology Foundation Scientific Statement from the American Heart Association Council for High Blood Pressure Research Professional Education Committee, Council on Clinical Cardiology, Stroke Council, and Council On Cardiovascular Nursing. In collaboration with the National Heart, Lung, and Blood Institute National Center on Sleep Disorders Research (National Institutes of Health). Circulation 2008;118:1080-111.
7.    Bassetti C, Aldrich MS. Sleep apnea in acute cerebrovascular diseases: final report on 128 patients. Sleep 1999;22:217-23.
8.    Lurie A. Metabolic disorders associated with obstructive sleep apnea in adults. Adv Cardiol 2011;46:67-138.
9.    Parish JM, Adam T, Facchiano L. Relationship of metabolic syndrome and obstructive sleep apnea. J Clin Sleep Med 2007;3:467-72.
10.    Felmet KA, Petersen M. Obstructive sleep apnea and cognitive dysfunction. JAAPA 2006;19:16-20.
11.    Guilleminault C, Huang YS, Kirisoglu C, Chan A. Is obstructive sleep apnea syndrome a neurological disorder? A continuous positive airway pressure follow-up study. Ann Neurol 2005;58:880-7.
12.    Leger D, Bayon V, Laaban JP, Philip P. Impact of sleep apnea on economics. Sleep Med Rev 2012;16:455-62.
13.    Arnardottir ES, Mackiewicz M, Gislason T, Teff KL, Pack AI. Molecular signatures of obstructive sleep apnea in adults: a review and perspective. Sleep 2009;32:447-70.
14.    Ravi K. Reactive oxygen species. Anti- oxidant therapy in obstructive sleep apnea syndrome. LAP LAMBERT Academic publishing Germany, 2012.
15.    Sunnetcioglu A, Alp HH, Sertogullarindan B, Balaharoglu R, Gunbatar H. Evaluation of Oxidative Damage and Antioxidant Mechanisms in COPD, Lung Cancer, and Obstructive Sleep Apnea Syndrome. Respir Care 2016;61:205-11.
16.    Martínez-García MÁ, Campos-Rodríguez F, Almendros I. Sleep disorders and cancer. Curr Sleep Medicine Rep 2016;2:1-11.
17.    Yamauchi M, Nakano H, Maekawa J, Okamoto Y, Ohnishi Y, Suzuki T, Kimura H. Oxidative stress in obstructive sleep apnea. Chest 2005;127:1674-9.
18.    Martínez-García MÁ, Campos-Rodríguez F, Almendros I. Sleep disorders and cancer. Curr Sleep Medicine Rep 2016;2:1-11.
19.    Hwang AB, Lee SJ. Regulation of life span by mitochondrial respiration: the HIF-1 and ROS connection. Aging (Albany NY) 2011;3:304-10.
20.    Galanis A, Pappa A, Giannakakis A, Lanitis E, Dangaj D, Sandaltzopoulos R. Reactive oxygen species and HIF-1 signalling in cancer. Cancer Lett 2008;266:12-20.
21.    Gozal D, Farre R, Nieto FJ. Obstructive sleep apnea and cancer: Epidemiologic links and theoretical biological constructs. Sleep Med Rev 2016;27:43-55.
22.    Abrams B. Cancer and sleep apnea--the hypoxia connection. Med Hypotheses 2007;68:232.
23.    Almendros I, Montserrat JM, Ramirez J, Torres M, Duran-Cantolla J, Navajas D, Farre R. Intermittent hypoxia enhances cancer progression in a mouse model of sleep apnoea. Eur Respir J 2012;39:215-7.
24.    Almendros I, Montserrat JM, Torres M, Bonsignore MR, Chimenti L, Navajas D, Farre R. Obesity and intermittent hypoxia increase tumor growth in a mouse model of sleep apnea. Sleep Med 2012;13:1254-60.
25.    Almendros I, Montserrat JM, Torres M, Dalmases M, Cabanas ML, Campos-Rodriguez F, Navajas D, Farre R. Intermittent hypoxia increases melanoma metastasis to the lung in a mouse model of sleep apnea. Respir Physiol Neurobiol 2013;186:303-7.
26.    Semenza GL. Hypoxia-inducible factors: mediators of cancer progression and targets for cancer therapy. Trends Pharmacol Sci 2012;33:207-14.
27.    Greer SN, Metcalf JL, Wang Y, Ohh M. The updated biology of hypoxia-inducible factor. EMBO J 2012;31:2448-60.
28.    Wouters A, Pauwels B, Lardon F, Vermorken JB. Review: implications of in vitro research on the effect of radiotherapy and chemotherapy under hypoxic conditions. Oncologist 2007;12:690-712.
29.    Yamauchi M, Nakano H, Maekawa J, Okamoto Y, Ohnishi Y, Suzuki T, Kimura H. Oxidative stress in obstructive sleep apnea. Chest 2005;127:1674-9.
30.    Vaupel P. The role of hypoxia-induced factors in tumor progression. Oncologist 2004;9 Suppl 5:10-7.
31.    Palazon A, Aragones J, Morales-Kastresana A, de Landazuri MO, Melero I. Molecular pathways: hypoxia response in immune cells fighting or promoting cancer. Clin Cancer Res 2012;18:1207-13.
32.    Toffoli S, Michiels C. Intermittent hypoxia is a key regulator of cancer cell and endothelial cell interplay in tumours. FEBS J 2008;275:2991-3002.
33.    Rofstad EK, Gaustad JV, Egeland TA, Mathiesen B, Galappathi K. Tumors exposed to acute cyclic hypoxic stress show enhanced angiogenesis, perfusion and metastatic dissemination. Int J Cancer 2010;127:1535-46.
34.    Martinez-Garcia MA, Campos-Rodriguez F, Almendros I, Farre R. Relationship Between Sleep Apnea and Cancer. Arch Bronconeumol 2015;51:456-61.
35.    Almendros I, Wang Y, Becker L, Lennon FE, Zheng J, Coats BR, Schoenfelt KS, Carreras A, Hakim F, Zhang SX, Farre R, Gozal D. Intermittent hypoxia-induced changes in tumor-associated macrophages and tumor malignancy in a mouse model of sleep apnea. Am J Respir Crit Care Med 2014;189:593-601.
36.    Martinez-Garcia MA, Martorell-Calatayud A, Nagore E, Valero I, Selma MJ, Chiner E, Landete P, Montserrat JM, Carrera C, Perez-Gil A, Campos-Rodriguez F, Farre R. Association between sleep disordered breathing and aggressiveness markers of malignant cutaneous melanoma. Eur Respir J 2014;43:1661-8.
37.    Perini S, Martinez D, Montanari CC, Fiori CZ. Enhanced expression of melanoma progression markers in mouse model of sleep apnea. Rev Port Pneumol (2006) 2016;22:209-13.
38.    Boulet L, Flore P, Le Gouellec A, Toussaint B, Pepin JL, Faure P. Is tryptophan metabolism involved in sleep apnea-related cardiovascular co-morbidities and cancer progression? Med Hypotheses 2015;85:415-23.
39.    Ayas NT, White DP, Al-Delaimy WK, Manson JE, Stampfer MJ, Speizer FE, Patel S, Hu FB. A prospective study of self-reported sleep duration and incident diabetes in women. Diabetes Care 2003;26:380-4.
40.    Gangwisch JE, Heymsfield SB, Boden-Albala B, Buijs RM, Kreier F, Pickering TG, Rundle AG, Zammit GK, Malaspina D. Short sleep duration as a risk factor for hypertension: analyses of the first National Health and Nutrition Examination Survey. Hypertension 2006;47:833-9.
41.    Yu Y, Lu BS, Wang B, Wang H, Yang J, Li Z, Wang L, Liu X, Tang G, Xing H, Xu X, Zee PC, Wang X. Short sleep duration and adiposity in Chinese adolescents. Sleep 2007;30:1688-97.
42.    Spiegel K, Knutson K, Leproult R, Tasali E, Van Cauter E. Sleep loss: a novel risk factor for insulin resistance and Type 2 diabetes. J Appl Physiol (1985) 2005;99:2008-19.
43.    Meier-Ewert HK, Ridker PM, Rifai N, Regan MM, Price NJ, Dinges DF, Mullington JM. Effect of sleep loss on C-reactive protein, an inflammatory marker of cardiovascular risk. J Am Coll Cardiol 2004;43:678-83.
44.    Vgontzas AN, Zoumakis E, Bixler EO, Lin HM, Follett H, Kales A, Chrousos GP. Adverse effects of modest sleep restriction on sleepiness, performance, and inflammatory cytokines. J Clin Endocrinol Metab 2004;89:2119-26.
45.    Yardim-Akaydin S, Caliskan-Can E, Firat H, Ardic S, Simsek B. Influence of gender on C-reactive protein, fibrinogen, and erythrocyte sedimentation rate in obstructive sleep apnea. Antiinflamm Antiallergy Agents Med Chem 2014;13:56-63.
46.    Hakim F, Wang Y, Zhang SX, Zheng J, Yolcu ES, Carreras A, Khalyfa A, Shirwan H, Almendros I, Gozal D. Fragmented sleep accelerates tumor growth and progression through recruitment of tumor-associated macrophages and TLR4 signaling. Cancer Res 2014;74:1329-37.
47.    Gozal D, Almendros I, Hakim F. Sleep apnea awakens cancer: A unifying immunological hypothesis. Oncoimmunology 2014;3:e28326.
48.    Gaoatswe G, Kent BD, Corrigan MA, Nolan G, Hogan AE, McNicholas WT, O’Shea D. Invariant Natural Killer T Cell Deficiency and Functional Impairment in Sleep Apnea: Links to Cancer Comorbidity. Sleep 2015;38:1629-34.
49.    Stepanski EJ, Burgess HJ. Sleep and cancer. Sleep Med Clin 2007;2:67-75.
50.    Mills PJ, Parker B, Dimsdale JE, Sadler GR, Ancoli-Israel S. The relationship between fatigue and quality of life and inflammation during anthracycline-based chemotherapy in breast cancer. Biol Psychol 2005;69:85-96.
51.    Luyster FS, Strollo PJ, Jr., Zee PC, Walsh JK, Boards of Directors of the American Academy of Sleep M, the Sleep Research S. Sleep: a health imperative. Sleep 2012;35:727-34.
52.    Kakizaki M, Inoue K, Kuriyama S, Sone T, Matsuda-Ohmori K, Nakaya N, Fukudo S, Tsuji I, Ohsaki Cohort S. Sleep duration and the risk of prostate cancer: the Ohsaki Cohort Study. Br J Cancer 2008;99:176-8.
53.    Kakizaki M, Kuriyama S, Sone T, Ohmori-Matsuda K, Hozawa A, Nakaya N, Fukudo S, Tsuji I. Sleep duration and the risk of breast cancer: the Ohsaki Cohort Study. Br J Cancer 2008;99:1502-5.
54.    Thompson CL, Larkin EK, Patel S, Berger NA, Redline S, Li L. Short duration of sleep increases risk of colorectal adenoma. Cancer 2011;117:841-7.
55.    Markt SC, Grotta A, Nyren O, Adami HO, Mucci LA, Valdimarsdottir UA, Stattin P, Bellocco R, Lagerros YT. Insufficient Sleep and Risk of Prostate Cancer in a Large Swedish Cohort. Sleep 2015;38:1405-10.
56.    Zhang X, Giovannucci EL, Wu K, Gao X, Hu F, Ogino S, Schernhammer ES, Fuchs CS, Redline S, Willett WC, Ma J. Associations of self-reported sleep duration and snoring with colorectal cancer risk in men and women. Sleep 2013;36:681-8.
57.    Luo J, Sands M, Wactawski-Wende J, Song Y, Margolis KL. Sleep disturbance and incidence of thyroid cancer in postmenopausal women the Women’s Health Initiative. Am J Epidemiol 2013;177:42-9.
58.    Arnardottir ES, Mackiewicz M, Gislason T, Teff KL, Pack AI. Molecular signatures of obstructive sleep apnea in adults: a review and perspective. Sleep 2009;32:447-70.
59.    Duru S, Yuce G, Firat H, Simsek B, Ucar F, Ardic S, Kurt EB. YKL-40: may be use as a new inflammatory biomarker in obstructive sleep apnea syndrome? Tuberk Toraks 2015;63:158-64.
60.    Bozkurt NC, Cakal E, Sahin M, Ozkaya EC, Firat H, Delibasi T. The relation of serum 25-hydroxyvitamin-D levels with severity of obstructive sleep apnea and glucose metabolism abnormalities. Endocrine 2012;41:518-25.
61.    Wolk R, Svatikova A, Nelson CA, Gami AS, Govender K, Winnicki M, Somers VK. Plasma levels of adiponectin, a novel adipocyte-derived hormone, in sleep apnea. Obes Res 2005;13:186-90.
62.    Ayas NT, White DP, Al-Delaimy WK, Manson JE, Stampfer MJ, Speizer FE, Patel S, Hu FB. A prospective study of self-reported sleep duration and incident diabetes in women. Diabetes Care 2003;26:380-4.
63.    Gangwisch JE, Heymsfield SB, Boden-Albala B, Buijs RM, Kreier F, Pickering TG, Rundle AG, Zammit GK, Malaspina D. Short sleep duration as a risk factor for hypertension: analyses of the first National Health and Nutrition Examination Survey. Hypertension 2006;47:833-9.
64.    Burnett MS, Lee CW, Kinnaird TD, Stabile E, Durrani S, Dullum MK, Devaney JM, Fishman C, Stamou S, Canos D, Zbinden S, Clavijo LC, Jang GJ, Andrews JA, Zhu J, Epstein SE. The potential role of resistin in atherogenesis. Atherosclerosis 2005;182:241-8.
65.    Spiegel K, Knutson K, Leproult R, Tasali E, Van Cauter E. Sleep loss: a novel risk factor for insulin resistance and Type 2 diabetes. J Appl Physiol (1985) 2005;99:2008-19.
66.    Guilleminault C, Kirisoglu C, Ohayon MM. C-reactive protein and sleep-disordered breathing. Sleep 2004;27:1507-11.
67.    Wiseman M. The second World Cancer Research Fund/American Institute for Cancer Research expert report. Food, nutrition, physical activity, and the prevention of cancer: a global perspective. Proc Nutr Soc 2008;67:253-6.
68.    Renehan AG, Tyson M, Egger M, Heller RF, Zwahlen M. Body-mass index and incidence of cancer: a systematic review and meta-analysis of prospective observational studies. Lancet 2008;371:569-78.
69.    World Cancer Research Fund. Food, Nutrition, Physical Activity, and the Prevention of Cancer: a Global Perspective. AICR, Washington DC 2007.
70.    Seidell JC. Waist circumference and waist/hip ratio in relation to all-cause mortality, cancer and sleep apnea. Eur J Clin Nutr 2010;64:35-41.
71.    Regazzetti C, Peraldi P, Gremeaux T, Najem-Lendom R, Ben-Sahra I, Cormont M, Bost F, Le Marchand-Brustel Y, Tanti JF, Giorgetti-Peraldi S. Hypoxia decreases insulin signaling pathways in adipocytes. Diabetes 2009;58:95-103.
72.    Drager LF, Yao Q, Hernandez KL, Shin MK, Bevans-Fonti S, Gay J, Sussan TE, Jun JC, Myers AC, Olivecrona G, Schwartz AR, Halberg N, Scherer PE, Semenza GL, Powell DR, Polotsky VY. Chronic intermittent hypoxia induces atherosclerosis via activation of adipose angiopoietin-like 4. Am J Respir Crit Care Med 2013;188:240-8.
73.    He Q, Gao Z, Yin J, Zhang J, Yun Z, Ye J. Regulation of HIF-1{alpha} activity in adipose tissue by obesity-associated factors: adipogenesis, insulin, and hypoxia. Am J Physiol Endocrinol Metab 2011;300:E877-85.
74.    Lee YS, Kim JW, Osborne O, Oh DY, Sasik R, Schenk S, Chen A, Chung H, Murphy A, Watkins SM, Quehenberger O, Johnson RS, Olefsky JM. Increased adipocyte O2 consumption triggers HIF-1alpha, causing inflammation and insulin resistance in obesity. Cell 2014;157:1339-52.
75.    Trayhurn P, Wang B, Wood IS. Hypoxia in adipose tissue: a basis for the dysregulation of tissue function in obesity? Br J Nutr 2008;100:227-35.
76.    Truong KK, Lam MT, Grandner MA, Sassoon CS, Malhotra A. Timing Matters: Circadian Rhythm in Sepsis, Obstructive Lung Disease, Obstructive Sleep Apnea, and Cancer. Ann Am Thorac Soc 2016;13:1144-54.
77.    Kolstad HA. Nightshift work and risk of breast cancer and other cancers--a critical review of the epidemiologic evidence. Scand J Work Environ Health 2008;34:5-22.
78.    Viswanathan AN, Hankinson SE, Schernhammer ES. Night shift work and the risk of endometrial cancer. Cancer Res 2007;67:10618-22.
79.    Blask DE. Melatonin, sleep disturbance and cancer risk. Sleep Med Rev 2009;13:257-64.
80.    Haus EL, Smolensky MH. Shift work and cancer risk: potential mechanistic roles of circadian disruption, light at night, and sleep deprivation. Sleep Med Rev 2013;17:273-84.
81.    Savvidis C, Koutsilieris M. Circadian rhythm disruption in cancer biology. Mol Med 2012;18:1249-60.
82.    Sliwinski T, Rozej W, Morawiec-Bajda A, Morawiec Z, Reiter R, Blasiak J. Protective action of melatonin against oxidative DNA damage: chemical inactivation versus base-excision repair. Mutat Res 2007;634:220-7.
83.    Hill SM, Frasch T, Xiang S, Yuan L, Duplessis T, Mao L. Molecular mechanisms of melatonin anticancer effects. Integr Cancer Ther 2009;8:337-46.
84.    Wang X, Ji A, Zhu Y, Liang Z, Wu J, Li S, Meng S, Zheng X, Xie L. A meta-analysis including dose-response relationship between night shift work and the risk of colorectal cancer. Oncotarget 2015;6:25046-60.
85.    Zorick F, Roth T, Kramer M, Flessa H. Exacerbation of upper-airway sleep apnea by lymphocytic lymphoma. Chest 1980;77:689-90.
86.    Nesse W, Hoekema A, Stegenga B, van der Hoeven JH, de Bont LG, Roodenburg JL. Prevalence of obstructive sleep apnoea following head and neck cancer treatment: a cross-sectional study. Oral Oncol 2006;42:108-14.
87.    Payne RJ, Hier MP, Kost KM, Black MJ, Zeitouni AG, Frenkiel S, Naor N, Kimoff RJ. High prevalence of obstructive sleep apnea among patients with head and neck cancer. J Otolaryngol 2005;34:304-11.
88.    Friedman M, Landsberg R, Pryor S, Syed Z, Ibrahim H, Caldarelli DD. The occurrence of sleep-disordered breathing among patients with head and neck cancer. Laryngoscope 2001;111:1917-9.
89.    Nieto FJ, Peppard PE, Young T, Finn L, Hla KM, Farre R. Sleep-disordered breathing and cancer mortality: results from the Wisconsin Sleep Cohort Study. Am J Respir Crit Care Med 2012;186:190-4.
90.    Campos-Rodriguez F, Martinez-Garcia MA, Martinez M, Duran-Cantolla J, Pena Mde L, Masdeu MJ, Gonzalez M, Campo F, Gallego I, Marin JM, Barbe F, Montserrat JM, Farre R, Spanish Sleep N. Association between obstructive sleep apnea and cancer incidence in a large multicenter Spanish cohort. Am J Respir Crit Care Med 2013;187:99-105.
91.    Kendzerska T, Leung RS, Hawker G, Tomlinson G, Gershon AS. Obstructive sleep apnea and the prevalence and incidence of cancer. CMAJ 2014;186:985-92.
92.    Marshall NS, Wong KK, Cullen SR, Knuiman MW, Grunstein RR. Sleep apnea and 20-year follow-up for all-cause mortality, stroke, and cancer incidence and mortality in the Busselton Health Study cohort. J Clin Sleep Med 2014;10:355-62.
93.    Chang WP, Liu ME, Chang WC, Yang AC, Ku YC, Pai JT, Lin YW, Tsai SJ. Sleep apnea and the subsequent risk of breast cancer in women: a nationwide population-based cohort study. Sleep Med 2014;15:1016-20.
94.    Chen JC, Hwang JH. Sleep apnea increased incidence of primary central nervous system cancers: a nationwide cohort study. Sleep Med 2014;15:749-54.
95.    Christensen AS, Clark A, Salo P, Nymann P, Lange P, Prescott E, Rod NH. Symptoms of sleep disordered breathing and risk of cancer: a prospective cohort study. Sleep 2013;36:1429-35.
96.    Portenoy RK, Thaler HT, Kornblith AB, Lepore JM, Friedlander-Klar H, Coyle N, Smart-Curley T, Kemeny N, Norton L, Hoskins W, et al. Symptom prevalence, characteristics and distress in a cancer population. Qual Life Res 1994;3:183-9.
97.    Zhang X, Giovannucci EL, Wu K, Gao X, Hu F, Ogino S, Schernhammer ES, Fuchs CS, Redline S, Willett WC, Ma J. Associations of self-reported sleep duration and snoring with colorectal cancer risk in men and women. Sleep 2013;36:681-8.
98.    Martinez-Garcia MA, Campos-Rodriguez F, Duran-Cantolla J, de la Pena M, Masdeu MJ, Gonzalez M, Del Campo F, Serra PC, Valero-Sanchez I, Ferrer MJ, Marin JM, Barbe F, Martinez M, Farre R, Montserrat JM, Spanish Sleep N. Obstructive sleep apnea is associated with cancer mortality in younger patients. Sleep Med 2014;15:742-8.
99.    Gozal D, Ham SA, Mokhlesi B. Sleep Apnea and Cancer: Analysis of a Nationwide Population Sample. Sleep 2016;39:1493-500.
100.    Fang HF, Miao NF, Chen CD, Sithole T, Chung MH. Risk of Cancer in Patients with Insomnia, Parasomnia, and Obstructive Sleep Apnea: A Nationwide Nested Case-Control Study. J Cancer 2015;6:1140-7.
101.    Lee S, Kim BG, Kim JW, Lee KL, Koo DL, Nam HW, Im JP, Kim JS, Koh SJ. Obstructive sleep apnea is associated with an increased risk of colorectal neoplasia. Gastrointest Endosc 2016; doi: 10.1016/j.gie.2016.07.061.
102.    Palamaner Subash Shantha G, Kumar AA, Cheskin LJ, Pancholy SB. Association between sleep-disordered breathing, obstructive sleep apnea, and cancer incidence: a systematic review and meta-analysis. Sleep Med 2015;16:1289-94.
103.     Gharib SA, Seiger AN, Hayes AL, Mehra R, Patel SR. Treatment of obstructive sleep apnea alters cancer-associated transcriptional signatures in circulating leukocytes. Sleep 2014;37:709-14, 14A-14T.